DON KİŞOT’UN KÖŞESİ

YAPILSIN , EDİLSİN , OLSUN !

Mücadele etmeden isteklerimizin gerçekleşmesine ne kadar seviyoruz. Özellikle sosyal medyada hayvan hakları ihlali ile ilgili kötü bir durum ile karşılaşınca bela okumalar , küfürlerle beraber kendilerinin okunmayacağını bile bile yüzlerce binlerce insan “şöyle yapılsın böyle edilsin” diye yetkili makamlara sanal duygularını anlatıyorlar.Hepiniz çok sıkça görüyorsunuz belki siz de buna bir tepki vermek adına katılıyorsunuz. Hatta sadece sosyal medya ortamında değil aynı zamanda konuşurken de “şu yasa değiştirilsin  , bunlar yasaklansın, hayvanlara kötü muamele edenler tutuklansın , ormanlar kesilmesin ” diye dilekler gırla geziyorPeki böyle edilgen cümleler kurmakla , yani bir başkasına görev ya da akıl verip eli taşın altına sokmamakla , bir tıkla dünya yerinden sallanır mı ? Olacak iş mi bu ? Hele tıkladım tıkırdadım çevrenin ya da hayvanların hakkını korudum olur mu ?

Cümlelerin aktif cümle olmasından nasıl korkarak da kaçıyoruz . Yapalım , çözelim , mücadele edelim  , örgütlenelim , bilimsel raporlar hazırlayalım , meclise gidip lobicilik yapalım , ulusal basını kullanalım , okullara gidelim , kısa filmlerle afişlerle farkındalık yaratalım yapmak ne kadar zor herkes biliyor çünkü.Tabi bu saydıklarımın hepsi o kadar zor , o kadar meşakkatli ve hatta özel hayatınızdan feragat de edeceğiniz işler ki , bunlardan birisini bile yapıp, üretip ortaya çıkartmak karşılığında da çok çok az ilerlendiğini görmek , eleştirilme riskini almak da cabası.Yani dava adamı olmakla , dışardan durup talimatlar yağdırmak , akıl vermek , kopya işler yapmak , yapılan çalışmaları taklit etmek arasında dünya fark var. Birisinde özveri çalışkanlık emek enerji yitip giden hayatlar , diğerinde ise  dilek kutusundaki mektuplar kadar tekdüzelik bulunmakta.Bir tıkla da, bir akıl vermekle de murad ettiğimiz amaç gerçekleşmeyince de sonra veriyoruz yetkililere veryansını. Ama onların senin birlikteliğinden , istemlerinden , konuşmalarından ete kemiğe bürünmedirediğin  için haberi bile yokki. Çoğunluk adeta meyve vermeyen ağaç gibi.Şöyle yapılsın böyle edilsin . Peki ucundan sen tut. Sen de imeceye girmeye çalış. Ya da kendine güveniyorsan ateşten gömleği giy ve liderliğe soyun kitleyi peşinden götür. Edilgen cümleler ile kim neyi başarmış , hangi hedefe ulaşmış ?

Hayvan hakları ihlal edildiğinden örneğin adalet mekanizmasından şikayet edeceğine bir mumu da senin yakman gerekiyor , hayvanat bahçelerinde hayvanlar tutsak olmasın diyorsan belediyelerin karşısına akılcı metodlarla çıkabilmen , bakanlıklara en azından bir mektup yazman gerekiyor. somut olarak fiili bir değeri olmadığı için bilgisayardan atılan tek tük e- postalara  da pek inanmıyorum açıkçası . hepsininin bir “delete” lik ömrü var. yüzbinlerce kişinin eposta yerine yüzbin mektup yazdığını posta yoluyla kart postal yolladığını düşünecek olursanız bu mektupların belediyelerin basının bakanlıkların kapısına da yığıldığını düşünecek olsanız daha etki yaratmaz mı ? Ama postaneye gitmek bile bir iş değil mi ?Dolayısıyla emek vermeden , enerji sarfetmeden hele doğru bilgi sahibi olmadan yalan yanlış duyumlarla birşeyleri değiştirmeye çalışmak mümkün değil. Sadece kendimizi kandırmak.

Örgütlenmek , bilgilenmek , harekete geçmek gerekiyorsa daha önceki izlenen farklı özgün yollar bulmak gerekiyor. Bu konuda çalışanlara da akıl ya da ödev vermek değil , bizzat işin içine dahil olup üretmek , üretmek , üretmek gerekiyor. Ve çooook uzun yıllar sonra hedefinize ulaşmayı da göze almak gerekiyor.Yoksa Atatürk de bilirdi bir tıkla memleket kurtarmayı !

Mücadele etmeden isteklerimizin gerçekleşmesine ne kadar seviyoruz. Özellikle sosyal medyada hayvan hakları ihlali ile ilgili kötü bir durum ile karşılaşınca bela okumalar , küfürlerle beraber kendilerinin okunmayacağını bile bile yüzlerce binlerce insan “şöyle yapılsın böyle edilsin” diye yetkili makamlara sanal duygularını anlatıyorlar.

Hepiniz çok sıkça görüyorsunuz belki siz de buna bir tepki vermek adına katılıyorsunuz. Hatta sadece sosyal medya ortamında değil aynı zamanda konuşurken de “şu yasa değiştirilsin  , bunlar yasaklansın, hayvanlara kötü muamele edenler tutuklansın , ormanlar kesilmesin ” diye dilekler gırla geziyor

Peki böyle edilgen cümleler kurmakla , yani bir başkasına görev ya da akıl verip eli taşın altına sokmamakla , bir tıkla dünya yerinden sallanır mı ? Olacak iş mi bu ? Hele tıkladım tıkırdadım çevrenin ya da hayvanların hakkını korudum olur mu ?

Cümlelerin aktif cümle olmasından nasıl korkarak da kaçıyoruz . Yapalım , çözelim , mücadele edelim  , örgütlenelim , bilimsel raporlar hazırlayalım , meclise gidip lobicilik yapalım , ulusal basını kullanalım , okullara gidelim , kısa filmlerle afişlerle farkındalık yaratalım yapmak ne kadar zor herkes biliyor çünkü.

Tabi bu saydıklarımın hepsi o kadar zor , o kadar meşakkatli ve hatta özel hayatınızdan feragat de edeceğiniz işler ki , bunlardan birisini bile yapıp, üretip ortaya çıkartmak karşılığında da çok çok az ilerlendiğini görmek , eleştirilme riskini almak da cabası.

Yani dava adamı olmakla , dışardan durup talimatlar yağdırmak , akıl vermek , kopya işler yapmak , yapılan çalışmaları taklit etmek arasında dünya fark var. Birisinde özveri çalışkanlık emek enerji yitip giden hayatlar , diğerinde ise  dilek kutusundaki mektuplar kadar tekdüzelik bulunmakta.

Bir tıkla da, bir akıl vermekle de murad ettiğimiz amaç gerçekleşmeyince de sonra veriyoruz yetkililere veryansını. Ama onların senin birlikteliğinden , istemlerinden , konuşmalarından ete kemiğe bürünmedirediğin  için haberi bile yokki. Çoğunluk adeta meyve vermeyen ağaç gibi.

Şöyle yapılsın böyle edilsin . Peki ucundan sen tut. Sen de imeceye girmeye çalış. Ya da kendine güveniyorsan ateşten gömleği giy ve liderliğe soyun kitleyi peşinden götür. Edilgen cümleler ile kim neyi başarmış , hangi hedefe ulaşmış ?

Hayvan hakları ihlal edildiğinden örneğin adalet mekanizmasından şikayet edeceğine bir mumu da senin yakman gerekiyor , hayvanat bahçelerinde hayvanlar tutsak olmasın diyorsan belediyelerin karşısına akılcı metodlarla çıkabilmen , bakanlıklara en azından bir mektup yazman gerekiyor. somut olarak fiili bir değeri olmadığı için bilgisayardan atılan tek tük e- postalara  da pek inanmıyorum açıkçası . hepsininin bir “delete” lik ömrü var. yüzbinlerce kişinin eposta yerine yüzbin mektup yazdığını posta yoluyla kart postal yolladığını düşünecek olursanız bu mektupların belediyelerin basının bakanlıkların kapısına da yığıldığını düşünecek olsanız daha etki yaratmaz mı ? Ama postaneye gitmek bile bir iş değil mi ?

Dolayısıyla emek vermeden , enerji sarfetmeden hele doğru bilgi sahibi olmadan yalan yanlış duyumlarla birşeyleri değiştirmeye çalışmak mümkün değil. Sadece kendimizi kandırmak.

Örgütlenmek , bilgilenmek , harekete geçmek gerekiyorsa daha önceki izlenen farklı özgün yollar bulmak gerekiyor. Bu konuda çalışanlara da akıl ya da ödev vermek değil , bizzat işin içine dahil olup üretmek , üretmek , üretmek gerekiyor. Ve çooook uzun yıllar sonra hedefinize ulaşmayı da göze almak gerekiyor.

Yoksa Atatürk de bilirdi bir tıkla memleket kurtarmayı ! 22/5/2017

 

BU YAZI CNNTURK TE DE BİRAZ DAHA KISALTIMIŞ OLARAK YAYINLANMIŞTIR

  • YAPILSIN  , EDİLSİN , OLSUN !