https://www.haytap.org/tr/trafik-kazasindan-kurtulma-sanslari-sadece-3-lira-kopya
Trafik Kazasından Kurtulma Şansları Sadece 3 Lira.. ( 2008)
Türkiye’nin sokak hayvanları ile ilgili yaşamış olduğu dramatik gerçeklerden bir tanesi de sokaklarda , otoyollarda hayvanların trafik kazası sonucu yaralanması ve saatlerce can çekişerek ölmesidir.
Her ne kadar federasyon olarak meclise vermiş olduğumuz yasa teklifinde bu maddeyi kazayı yapan kişinin ehliyetine bir yıl süreyle el koyma şekilde değişmesini söylemişsek de aslında yasanın değişmesini beklemek biraz hayalcilik olur. İnsanların o moral ve etik düzeye gelmesini bekleyene kadar daha akılcı ve pratik bir yol daha vardır : SİGORTA SİSTEMİmize bu riski DE dahil etmek. Teminat kapsamına almak.
Bildiğiniz üzere her araç kullananın yaptırmak zorunda olduğu bir sigorta vardır. Buna zorunlu mali sorumluluk sigortası denir ( ZMSS) . Halk arasında zorunlu sigorta olarak geçer.
Kasko denilen sigorta çeşidi isteğe bağlı olup bu ancak kendi aracınızda meydana gelen hasarın tazminine yöneliktir. Onun için isteğe bağlı tutulmuştur. Ancak zorunlu sigorta ise sizin zarar verdiğiniz üçüncü şahsın zarar ve ziyanını ödemeye yöneliktir. O nedenle sizin gerek trafik alanından kaçmanız halinde , gerekse karşı tarafın riskini teminat altına alıp garantiye etmek için de böyle bir sigorta zorunlu olarak yaptırılır. O yüzden trafik sigortası ( ZMSS) yaptırılmadan aracınız trafiğe çıkamaz hatta yakalanırsanız aracınız trafik polisi tarafından bağlanır. Kendi aracınıza gelen zarar sizi bağlar ama üçüncü şahsa gelen zarardan keyfe keder kurtulamazsınız. Bunu yaptırmamanın ciddi de cezası vardır. Rüşvetle falan da kurtulamazsınız. ZMSS olmadan serseri mayın gibi trafikte gezenden farkınız kalmayacağı için iş sıkı tutulur. Kaza yaptığınızda , suçsuz olan karşı tarafın hastane masraflarını bile ödeyemez durumda kalabilirsiniz.
İşte belki de bizim sigorta reasürans birliğinden talep etmemiz gereken yegane istem bu ZMSS içine hayvanlara trafik kazası sonucu verilecek zararın bu teminat kapsamına alınmasıdır. Yani , sokak köpeğine çarpan da , ineğe aracı ile vuran da , atın ayağını trafik kazası sonucu kıran da bu ZMSS sayesinde , hayvanın tüm veteriner , tedavi masraflarını karşılaması garanti altına alınması gerekir. Dolayısıyla kaza yapan kişi de masraflara katlanmamak gibi bir yükümlüğe maruz kalmayacağından onu en yakın veterinere götürebilir. Çünkü masraflar için cebinden para çıkmayacaktır. Önceden zorunlu olarak “zaten” satın almış olduğu poliçe bu teminatı kapsayacaktır.
Türkiye’de yaklaşık 14 milyona yakın araç vardır. Hepsinin de hayvana çarptığı söylenemez. Sigorta bir istatistik bilimidir. Dolayısıyla bu kadar araç için ödenecek prim miktarı en fazla üç ya da dört lira arttığında en azından böyle bir risk de teminat altına alınmış olur. Kaza yapan kaçsa bile , sigorta kapsamında olduğu için , hayvanın acı çekmesi önlenir , ameliyat olması sağlanır. Çünkü mali külfet zaten önceden satın alınmış ZMSS üzerinde olacaktır. İstatistiksel olarak da bu durumla çok karşılaşılmayacağı ve araç sayısının çok olduğu düşünülecek olursa yükselecek prim miktarının üç liradan ( iki dolar) fazla olacağını sanmıyorum. Zaten ortalama bir ZMSS poliçesi 200 lira civarındadır. Primi ödeyen açısından da 200 lira ile 203 lira arasında da fark olmayacaktır.
Şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere. Bu değişiklik nasıl olacak ? Kim yapacak ?
Sigorta şirketleri ise durup dururken böyle bir teminatı poliçe içine koymazlar. Bununla ilgili yasal mevzuat değişikliğinin yanı sıra ciddi bir halkla ilişkiler çalışması ve lobicilik faaliyeti sürdürülmeli , yaşadığımız bu olaylar anlatılmalıdır.
Dikkat ederseniz çoğu yazışmalarımız kendi içinde kapalı gruplar arasında devam etmekte ancak bizlerin , sizlerin çektiği sıkıntılar dış dünyaya ancak medyatik bir olay olduğunda , ya da gündemde bir şey kalmadığında devreye girmektedir. Yani kendi kendimize konuşmakta , kendi kendimize propaganda yapmakta , kendi kendimize lanet okumaktan , dış dünyaya yaşanan bu ve benzeri olayları anlatmakta zorlandığımız bir gerçektir.
Dolayısıyla yıllardan beri anlatmaya çalıştığımız noktaya yine ve yeniden geliyrouz. Önce örgütleneceğiz , son günlerin popüler kelimesi ile “kurumsallaşacağız” ve bu şirketler üzerinde baskı grupları oluşturup , teminat içine bunun girmesi için aylarca belki yıllarca ısrarlı bir şekilde çalışacağız. Hatta sadece bununla ilgilenen bir ekip oluşturacağız. Başından sonuna kadar , afişinden yazışmasına , toplantılarından televizyon sunumlarına kadar bu takım işi götürecek , takipçi olacak. yani örgütlenmeden , güçlü bir ses olmadan ne bu istemimizi , ne başka istemlerimizi devlete ya da özel şirketlere kabul etmek olası değildir.
İşte o zaman aslında 2-3 lira gibi ucuz , fakat bizler için özünde çok pahalı bir teminatla belki hiç görmediğimiz yüzlerce sessiz sesin çığlığını , neşeli kuyruk sallamalara dönüştüreceğiz. Can çekişien muhakkak sokaklarda ya da bakımevlerinde gördüğünüz hayvancıklar değildir . Bunca yıldır çalışmamıza rağmen Türkiye’de ulaşamadığımız hala o kadar yerleşim var ki ; ulaşamadğımız , göremediğimiz , dokunamadığımız hayvanların da dermanı olduğumuzda işte asıl mutluluk o olacaktır.
HAYTAP ’ın resmin bütününe bakma , makro çalışmalara yönelmesinin altında yatan ruh da zaten budur. Sivil toplum örgütü olarak güçlendikçe devlet kurumları üzerindeki baskı kurma ve lobicilik yapma faaliyetleriniz daha çok artacaktır. Sigorta sisteminin de yukardan vahiy gelerek değiştirilemeyeceğine göre bizlerin sizlerin bu konuda da baskısının artmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Ancak o zaman yollarda can çekişen canlarımız için çözüm kapıları aralanacaktır. 10/12/2008