https://www.haytap.org/tr/petshoplarenetlenmesi-e-gili-valiliilekne
Petshopların Denetlenmesi İle İlgili Valiliğe Dilekçe Örneği
ISTANBUL ,24.05.2006
ISTANBUL VALİLİĞİ’NE
KONU : İstanbul genelinde hayvan satışı yapan ve denetimi yapılmayanpetshopların denetimi ile ilgili olarak bilgi edinme yasasıçerçevesinde bilgi talebi
Bilindiği üzere ülkemizde hayvan ticaretini yapan kimi küçük ve hatta büyük çaplı işletmeler 5199 sayılı hayvanları koruma kanuna , 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası yasasına ve 2872 sayılı Çevre Kanunu umursamadan bu hayvanları hem fiziki olarak yetersiz kafeslerde , hem de hijyen ortamları sağlanmadan kapalı ortamlarda adeta “yaşamaya mahkum canlılar” olarak görerek satışları körüklemekteler ve bu işte de maalesef kaçak ithalatın kontrol alınamaması neticesinde benzer hastalıklarından da çıkması pek muhtemel olmaktadır.Ülkemizin makus talihi , maalesef olaylar çözümlenemeyecek duruma gelip de sorun patlak verdiğinde acele olarak hiçbir bilimsel kurumdan görüş alınmadan idari memurların anlık kararları ile arabesk çözümler üretmesine neden olmaktadır. Oysa kuş gribi ya da benzeri , hatta bugün bile adını bilmediğimiz bu hastalıkların çıkmadan önlenmesi için önleyici kolluğun çok önceden gerekli tedbirleri alması gerekmektedir. Fakat bu önlem kesinlikle bu işte hiçbir günahı olmayan dili olmayan , seslerini bile çıkaramayan bu “ canların” kesinlikle itlaf edilmesi , diri diri yakılması , karbondioksit gazı ile zehirlenmesi olmamalıdır. Bu acil olarak verilmiş , hastalığın bulaştığı bile belli olmayan tüm canları , adeta doğaya ve tanrıya meydan okuyarak savaş açmasıdır. 3285 sayılı hayvan sağlığı ve zabıtası yasası ise maalesef hep itlaf durumunda ilgili idarelerin aklına gelmektedir. Oysa bu yasanın 22.01.2004 yılında yapılan 5074 sayılı yasa ile yapılan değişiklikle , MADDE 32/A.- Hayvancılık işletmelerinin kamu sağlığı, hayvan sağlığı ve gıda güvenliği yönünden; ilgili mevzuat kapsamında her türlü izin ve ruhsatlarının verilmesi ile bu işletmelerin kontrol ve denetimleri Bakanlıkça yapılır. Kamu sağlığı, hayvan sağlığı ve gıda güvenliğine uygun olmayan işletmelere eksikliklerini düzeltmeleri için süre verilerek uyarılır. Gerekli tedbirleri almayanlar faaliyetten men edilirler.Hükmü konulmuştur. Yani hijyen koşulu sağlayamayan , tüm pet shopların faaliyetlerinin en azından insan sağlığı açısından denetimlerinin sıklaştırılması hatta kapatılması gerekir. “Pet shop” ya da benzeri yerlerde satılan kedi-köpek gibi canlıların kaçak ithalatın önünü kesilmediği sürece bu ve adını bilmediğimiz daha birçok hastalık daha çok ortalığa çıkacaktır. Sonradan alınan arabesk tedbirler maalesef ise bu hayvanların vahşi bir şekilde öldürülmesi şeklinde olacaktır. Üstelik bu ticareti yapanların hayvanların bulundukları yerleri temiz tutmayıp onları küçücük kafeslere mahkum edenlerin vergi kaçırdıkları , menşei şahadetnamesini gösteremedikleri , fatura ibraz edemedikleri ortadadır. Kaldıki 3285 sayılı yasanın 34. maddesi de sınırlarda gerekli tedbirlerin alınmasını zaten söylemektedir ancak bu kurala maalesef gümrüklerimizde çok küçük rüşvetler için bile geçişlere göz yumulmakta , daha sonradan bu sokaklarda cins sokak hayvanlarının ortaya çıkmasına devamında da belki çeşitli hastalıkların yayılmasına kadar neden olmaktadır. Fatura da maalesef yine bu canlara kesilmektedir.
EK : Nokta Dergisi Temmuz 2005 sayısı röportajı
Öte yandan ülkemiz, 2003/6168 Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi’nin Onaylanması Hakkında Karar sayılı yasaya Türkiye 28.08.2003 tarihinde imza atmış ve bu sözleşme yürürlüğe girmiştir. 1982 Anayasamızın 90/son fıkrasına göre uluslararası sözleşmeler yasa hükmündedir. Dolayısıyla bu yasalar tıpkı TBMM’den çıkmış yasalardan bir farkı yoktur. Yani biz insanlarımız kadar ev hayvanı olarak nitelendirebileceğimiz kedi –köpek –kuş vs gibi tüm hayvanların sağlıklarının korunmasından da sorumlu olmamız gerekir. Bu devlet sadece apartmanları ile arabaları ile veya yazlıklara sahip değildir. Bu devlet aynı zamanda ormanları , hayvanları , doğası ile de bir bütündür. Birisini sırf rant uğruna feda etmek ne hukukla ne merhamet ve vicdan duygularımızla bağdaşır.
Uluslararası sözleşmelere imza atmakla bunları uygulamayı da tüm dünyaya aslında taahüt etmiş oluyoruz. Hem bir yandan böyle uluslararası sözleşmeye devletimiz taraf olmakta diğer yandan da bunun aksi kararlaştırılmaya çalışılmaktadır.
EK : 2003/6168 Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa SözleşmesiAynı şekilde 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu Hayvanların ticareti
MADDE 10. - Satılırken; hayvanların sağlıklarının iyi, barındırıldıkları yerin temiz ve sağlık şartlarına uygun olması zorunludur.ilgili hükmü getirmiştir. Diğer yasamız 1983 tarihli 2872 sayılı Çevre Kanunudur. Çevre Kanununun 1. maddesi hukuk düzeninin çevreye olan duyarlılığını net olarak sergilemektedir: “… bütün vatandaşların ortak varlığı olan çevrenin korunması, su, toprak ve hava kirliliğinin önlenmesi, ülkenin bitki ve hayvan varlığı ile doğal ve tarihsel zenginliklerin korunarak bugünkü ve gelecek kuşakların sağlık, uygarlık ve yaşam düzeyinin geliştirilmesi ve güvence altına alınması için yapılacak düzenlemelerdir. ...”Çevre Kanunu insanların insan egemen değil bilakis dengeli bir çevrede yaşama hakkı olduğunu vurgular.Bu kadar açık yasa maddeleri varken , bu kadar çok yasa varken , insanların hayvanlarla bitkilerle doğada bir bütünlük içinde yaşaması için gerekli kat be kat düzenlemeler varken hala ( belki de bu kadar çok yasa olmasından ) ülkemizde uygulamada daima sorunlar vardır , uygulama makamları ( icrai makamlar) cesaretsizdir ya da güçleri ancak gariban hayvanlara itlaf boyutu ile erişmektedir. Yani çoğunluk olan ( ya da sesi çok çıkanların ) insanların, kendilerini insan olmaktan dolayı tüm doğa üzerinde hakim olabileceklerine inandırmalarından geçmektedir. Halbuki örneğin doğaya, tanrıya bir meydan okuma olan itlaf kesinlikle çözüm değildir. Çünkü bugün itlaf ettiğiniz hayvan bir batında 4-5 yavru doğuracaksa , toplu zehirlenme sonucu başka bir bölgede türünü devam ettirebilmek için 10-12 yavru doğurmaktadır. Türkiye doğaya her başkaldırdığında ve ona hakim olmak istediğinde muhakkak yenilmiştir. Erozyon , deprem , göllerin yok olması , yer altı sularının kuruması ve kontrolsüz hayvan girişi sonucu cins sokak köpeklerinin oluşması vs gibi.Sayın Valim ,Özellikle yurda giren kaçak ithalatın önünü kesemediğimiz sürece ve bunlara talebi yaratan petshopların önünü kesemediğimiz sürece ( hatta bunlara gelişigüzel ruhsat verildiği sürece ) yapılan tüm çalışmalar aslında küçük iyi niyetli hareketler olarak kalacaktır. Gelişmiş ülkeler kendi memleketlerine insan bile sokmadan önce ne kadar tedbirli davrandıklarını , insanlara vize , hayvanlara karantina ve aşı karnesi uygulamaları , hatta her türlü bitki tohumu girişinin bile sıkı denetime tabi olduğu malumunuzdur. Halbuki biz bunu bir türlü uygulayamadığımız , ev ve süs hayvanı ticareti yapanları sırf ekmek parası kazansı diye vahşi ticaret yapmalarına sessiz kaldığımız sürece ve kontrol ile denetim mekanizmalarımız gereği gibi çalışmayıp sırf yaslarda kelimeler babında kaldığı için bu canlarla ilgili ortaya çıkacak hiçbir problemin de önüne geçememekteyiz. Aşağıda sadece ikisinin adını ve adresini aşağıda verdiğim özellikle iki pet shop dükkanı hem yurtdışından ( özellikle eski doğu bloku ülkelerinden ) sağlık koşullarına uygun olmayan hayvanları getirip kısa zamanda ölmelerine neden olmakta ve kötü koşullarda satılmalarına neden olmakta hem de getirmiş oldukları hastalıkların ülkemizde de insanlar arasında bile yayılmasına neden olmaktadırlar.
1- Mustafa Çakıcı
BAĞDAT HAYVANAT MAĞAZASI
Bağdat cad 267/b Göztepe 2- Boğaziçi Pet Shop
Çengelköy Çarşısı ÜsküdarEkli olarak sunduğum Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından 28/04/2000 Resmi Gazete Tarihinde yayınlanan EV VE SÜS HAYVANLARI SATIŞ, BARINMA VE EĞİTİM YERLERİNİN KURULUŞ, AÇILIŞ, RUHSAT, ÇALIŞMA VE DENETLENME USUL VE ESASLARINA DAİR YÖNETMELİK ‘teki hiçbir koşula uyulmamaktadır. Özellikle ithal hayvan satışları menşei şehadetnamesiz , faturasız , ilçe müdürlüğünde görevli veteriner hekimlerin baştan savma denetimine ve 3285 sayılı hayvan sağlığı ve zabıtası yasasının 21. maddesine uyulmamaktadır. EK : 28/04/2000 tarihli yönetmelik
Yukarıda açıklanan nedenlerle , aslında çok da detaylı olan içinde bir çok rant grubunun olduğu bu konunun fazla da zamanınızı almak istemediğimden olabildiğince kısa ve net olarak anlatmaya çalıştım ve durumu aynı zamanda İstanbul İl Tarım Müdürlüğü’ne de ihbar ediyorum. Kaldıki 12/05/2006 tarihinde de Çevre Ve Orman Bakanlığından Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliği çıkmış olup yürürlüğe girmiştir. Burada petshopların sıkı denetimine de değinilmiş, verilecek eğitimlerden bahsedilmiştir. Daha yasanın kendisi uygulanamazken bu yönetmeliğin de uygulanacağından şüphe duymaktayım.Yukarıda bahsedilen yerler hakkında daha önceden bu kuruma yapılan bir çok ihbar ise sonuçsuz kaldığından bu dilekçemin 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince yukarıdaki pet shop mağazaları ile ilgili olarak bugüne kadar ne gibi işlemler yapıldığı ve İstanbul çapındaki hayvan ticareti yapanların neden sıklıkla denetlenmediği ve yapılan ihbarların neden bir yaptırımı olmadığı konusunda belgeli ve açık yanıtlar verilmesini istiyoruz. Gerekli tedbirlerin en azından tarafınızca elinizde bulunan yetkiler ve yetkililer çerçevesinde bu hukuki dayanaklar sonucunda alınacağını umut ediyorum.24/05/2006SaygılarımlaAhmet Kemal Şenpolat
HAYTAP Hukuk Danışmanı
İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Başkanı
Dağıtım :
Istanbul İl Tarım Müdürlüğü
İstanbul Çevre Müdürlüğü
Başbakanlık
2.örnekAdana Valiliğine gönderilmiş olan benzer bir dilekçe örneği için (bknz.devam sf.2)
ISTANBUL ,13.10.2005Sayın CAHİT KIRAÇ
ADANA VALİSİ ,Bilindiği üzere son zamanlarda Türkiye’nin özellikle Marmara bölgesi Manyas bölgesinde Kuş Gribi denilen bir hastalık olduğu söylenmekte ancak kamuoyu henüz olayın bilimsel olarak ne derece doğru olduğnu ya da bu işin altında kimi menfaat gruplarının olup olmadığından şimdilik habersizdir.Öte yandan kanatlı hayvanlarda görüldüğü iddia edilen bu virüsün henüz diğer hayvanlara ve insanlara rahat olarak bulaşabildiği de kanıtlanmamıştır.Ancak bilindiği üzere ülkemizde hayvan ticaretini yapan kimi küçük ve hatta büyük çaplı işletmeler 5199 sayılı hayvanları koruma kanuna , 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası yasasına ve 2872 sayılı Çevre Kanunu umursamadan bu hayvanları hem fiziki olarak yetersiz kafeslerde , hem de hijyen ortamları sağlanmadan kapalı ortamlarda adeta “yaşamaya mahkum canlılar” olarak görerek satışları körüklemekteler ve bu işte de maalesef kaçak ithalatın kontrol alınamaması neticesinde benzer hastalıklarından da çıkması pek muhtemel olmaktadır.Ülkemizin makus talihi , maalesef olaylar çözümlenemeyecek duruma gelip de sorun patlak verdiğinde acele olarak hiçbir bilimsel kurumdan görüş alınmadan idari memurların anlık kararları ile arabesk çözümler üretmesine neden olmaktadır. Oysa kuş gribi ya da benzeri , hatta bugün bile adını bilmediğimiz bu hastalıkların çıkmadan önlenmesi için önleyici kolluğun çok önceden gerekli tedbirleri alması gerekmektedir. Fakat bu önlem kesinlikle bu işte hiçbir günahı olmayan dili olmayan , seslerini bile çıkaramayan bu “ canların” kesinlikle itlaf edilmesi , diri diri yakılması , karbondioksit gazı ile zehirlenmesi olmamalıdır. Bu acil olarak verilmiş , hastalığın bulaştığı bile belli olmayan tüm canları , adeta doğaya ve tanrıya meydan okuyarak savaş açmasıdır. 3285 sayılı hayvan sağlığı ve zabıtası yasası ise maalesef hep itlaf durumunda ilgili idarelerin aklına gelmektedir. Oysa bu yasanın 22.01.2004 yılında yapılan 5074 sayılı yasa ile yapılan değişiklikle , MADDE 32/A.- Hayvancılık işletmelerinin kamu sağlığı, hayvan sağlığı ve gıda güvenliği yönünden; ilgili mevzuat kapsamında her türlü izin ve ruhsatlarının verilmesi ile bu işletmelerin kontrol ve denetimleri Bakanlıkça yapılır. Kamu sağlığı, hayvan sağlığı ve gıda güvenliğine uygun olmayan işletmelere eksikliklerini düzeltmeleri için süre verilerek uyarılır. Gerekli tedbirleri almayanlar faaliyetten men edilirler.Hükmü konulmuştur. Yani hijyen koşulu sağlayamayan , tüm pet shopların faaliyetlerinin en azından insan sağlığı açısından denetimlerinin sıklaştırılması hatta kapatılması gerekir. “Pet shop” ya da benzeri yerlerde satılan kedi-köpek gibi canlıların kaçak ithalatın önünü kesilmediği sürece bu ve adını bilmediğimiz daha birçok hastalık daha çok ortalığa çıkacaktır. Sonradan alınan arabesk tedbirler maalesef ise bu hayvanların vahşi bir şekilde öldürülmesi şeklinde olacaktır. Üstelik bu ticareti yapanların hayvanların bulundukları yerleri temiz tutmayıp onları küçücük kafeslere mahkum edenlerin vergi kaçırdıkları , menşei şahadetnamesini gösteremedikleri , fatura ibraz edemedikleri ortadadır. Kaldıki 3285 sayılı yasanın 34. maddesi de sınırlarda gerekli tedbirlerin alınmasını zaten söylemektedir ancak bu kurala maalesef gümrüklerimizde çok küçük rüşvetler için bile geçişlere göz yumulmakta , daha sonradan bu sokaklarda cins sokak hayvanlarının ortaya çıkmasına devamında da belki çeşitli hastalıkların yayılmasına kadar neden olmaktadır. Fatura da maalesef yine bu canlara kesilmektedir.
EK : Nokta Dergisi Temmuz 2005 sayısı röportajı
Gündem Gazetesi Öte yandan ülkemiz, 2003/6168 Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi’nin Onaylanması Hakkında Karar sayılı yasaya Türkiye 28.08.2003 tarihinde imza atmış ve bu sözleşme yürürlüğe girmiştir. 1982 Anayasamızın 90/son fıkrasına göre uluslararası sözleşmeler yasa hükmündedir. Dolayısıyla bu yasalar tıpkı TBMM’den çıkmış yasalardan bir farkı yoktur. Yani biz insanlarımız kadar ev hayvanı olarak nitelendirebileceğimiz kedi –köpek –kuş vs gibi tüm hayvanların sağlıklarının korunmasından da sorumlu olmamız gerekir. Bu devlet sadece apartmanları ile arabaları ile veya yazlıklara sahip değildir. Bu devlet aynı zamanda ormanları , hayvanları , doğası ile de bir bütündür. Birisini sırf rant uğruna feda etmek ne hukukla ne merhamet ve vicdan duygularımızla bağdaşır.
Uluslararası sözleşmelere imza atmakla bunları uygulamayı da tüm dünyaya aslında taahüt etmiş oluyoruz. Hem bir yandan böyle uluslararası sözleşmeye devletimiz taraf olmakta diğer yandan da bunun aksi kararlaştırılmaya çalışılmaktadır.
EK : 2003/6168 Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa SözleşmesiAynı şekilde 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu Hayvanların ticareti
MADDE 10. - Satılırken; hayvanların sağlıklarının iyi, barındırıldıkları yerin temiz ve sağlık şartlarına uygun olması zorunludur.ilgili hükmü getirmiştir. Diğer yasamız 1983 tarihli 2872 sayılı Çevre Kanunudur. Çevre Kanununun 1. maddesi hukuk düzeninin çevreye olan duyarlılığını net olarak sergilemektedir: “… bütün vatandaşların ortak varlığı olan çevrenin korunması, su, toprak ve hava kirliliğinin önlenmesi, ülkenin bitki ve hayvan varlığı ile doğal ve tarihsel zenginliklerin korunarak bugünkü ve gelecek kuşakların sağlık, uygarlık ve yaşam düzeyinin geliştirilmesi ve güvence altına alınması için yapılacak düzenlemelerdir. ...”Çevre Kanunu insanların insan egemen değil bilakis dengeli bir çevrede yaşama hakkı olduğunu vurgular.Bu kadar açık yasa maddeleri varken , bu kadar çok yasa varken , insanların hayvanlarla bitkilerle doğada bir bütünlük içinde yaşaması için gerekli kat be kat düzenlemeler varken hala ( belki de bu kadar çok yasa olmasından ) ülkemizde uygulamada daima sorunlar vardır , uygulama makamları ( icrai makamlar) cesaretsizdir ya da güçleri ancak gariban hayvanlara itlaf boyutu ile erişmektedir. Yani çoğunluk olan ( ya da sesi çok çıkanların ) insanların, kendilerini insan olmaktan dolayı tüm doğa üzerinde hakim olabileceklerine inandırmalarından geçmektedir. Halbuki örneğin doğaya, tanrıya bir meydan okuma olan itlaf kesinlikle çözüm değildir. Çünkü bugün itlaf ettiğiniz hayvan bir batında 4-5 yavru doğuracaksa , toplu zehirlenme sonucu başka bir bölgede türünü devam ettirebilmek için 10-12 yavru doğurmaktadır. Türkiye doğaya her başkaldırdığında ve ona hakim olmak istediğinde muhakkak yenilmiştir. Erozyon , deprem , göllerin yok olması , yer altı sularının kuruması ve kontrolsüz hayvan girişi sonucu cins sokak köpeklerinin oluşması vs gibi.Sayın Valim ,Özellikle yurda giren kaçak ithalatın önünü kesemediğimiz sürece ve bunlara talebi yaratan petshopların önünü kesemediğimiz sürece ( hatta bunlara gelişigüzel ruhsat verildiği sürece ) yapılan tüm çalışmalar aslında küçük iyiniyetli hareketler olarak kalacaktır. Gelişmiş ülkler kendi memleketlerine insan bile sokmadan önce ne kadar tedbirli davrandıklarını , insanlara vize , hayvanlara karantina ve aşı karnesi uygulamaları , hatta her türlü bitki tohumu girişinin bile sıkı denetime tabi olduğu malumunuzdur. Halbuki biz bunu bir türlü uygulayamadığımız , ev ve süs hayvanı ticareti yapanları sırf ekmek parası kazansı diye vahşi ticaret yapmalarına sessiz kaldığımız sürece ve kontrol ile denetim mekanizmalarımız gereği gibi çalışmayıp sırf yaslarda kelimeler babında kaldığı için bu canlarla ilgili ortaya çıkacak hiçbir problemin de önüne geçemememkteyiz. Yukarıda açıklanan nedenlerle , aslında çok da detaylı olan içinde bir çok rant grubunun olduğu bu konunun fazla da zamanınızı almak istemediğimden olabildiğince kısa ve net olarak anlatmaya çalıştım. Bizim de İstanbul Barosu çevre komisyonu olarak da 5199 sayılı yasa üzerinde değişiklik çalışmalarımız hala devam etmekte ve konunun gündemde kalması ve kamuoyu yaratmak için de fırsat buldukça medya üzerinden bu duyuruları yapmaktayız. Gerekli tedbirlerin en azından tarafınızca elinizde bulunan yetkiler çerçevesinde bu hukuki dayanaklar sonucunda alınacağını umut ediyor , bugüne kadar yapmış olduğunuz çalışmalarınızı sizi şahsen tanımasam da takdirlerin de ötesinde karşıladığımı saygılarımla belirtmek istiyorum. Tüm canlar adına onların dili ile yazmış olduğum bu mektubu , yapmış olduğunuz katkıları bildiğimizi bilmenizi isterek aşağıdaki cümlelere bağlamak istiyorum. “Çoğu zaman üç beş kişi için yazdığımızı sanırız, onlar bizi okumazlar.Asıl seslendiklerimiz, hiçbir zaman tanımayacağımız, başka üç beş kişidir.”
Attila İlhan (1925-2005)
Sevgi ve saygılarımlaAhmet Kemal Şenpolat
HAYTAP Hukuk Danışmanı
İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Başkanı