https://www.haytap.org/tr/petshop-cinayeti-aye-arman
Petshop Cinayeti - Ayşe Arman
Yüzüme savaş boyaları sürdüm
ZATEN hayvanlar konusunda hassas biriydim.
Yıllar önce kedimi, Oğluş’umu kaybettim. Zannediyor musunuz ki, acısı biraz olsun azaldı? Hayır. Hâlâ kalbimin orta yerinde duruyor. Evdeki fotoğraflarına durup durup bakıyorum.
Gözleri fel fecir okuyan, Marlon Brando’ya benzeyen bir sokak kedisiydi. Şahane koca kafalı bir tekir. Yaramazlık akardı suratından. Uzun yıllar birlikte yaşadık, arkadaşlık ettik, evler değiştirdik, sevgililer değiştirdik, hepsini, her aşkı, her acıyı birlikte yaşadık.
Yaşlandı, hastalandı ama ölmek için seyahatteydim benim dönmemi bekledi. Ben kızıma onu çok anlatım. Hatta Tuzla’da mezarına gittik, baktık. Yıllar sonra Jimmy Boy’un acısını da yaşayınca dağıldım.
Ama bu acı daha farklı, çünkü bu sefer ölüm doğal değil.
Minicik bir yavrunun annesinin altından erken alınması ve hasta hasta satılması söz konusu.
“Pet shop cinayeti” söz konusu. Yüzüme savaş boyaları sürdüm. Gücüm yettiğince mücadele edeceğim.
İnanılmaz çok mail geldi, hepinize binlerce teşekkür.
Türkiye’nin her yerindeki “pet shop”larda yaşanan sahtekârlıkları, rezaletleri ihbar ediyorsunuz. Ağlayarak okudum yazdıklarınızı.
Biz sesimizi çıkaralım, vazifemizi yapalım ve bir şeylerin düzelmesini umalım. Değişmiyorsa daha da çok uğraşalım...
Devam edeceğiz, vazgeçmek yok!
Darısı başına
Köpeğin ölmüş, darısı başına! (İsmail O.)
- Mailinizi bütün insanlara ibret olsun diye koydum. Bir başka insanın ölümünü isteyen biri, hayvan sevgisinden bahsetmeye kalkacak... Alnınızı karışlarım. Kaybolun gidin!
Biz aynı acıyı 2 kere yaşadık
Kahrolası “pet shop” yüzünden aynı acıyı iki kere yaşadık! Ankara’da Tunalı Hilmi Caddesi üzerinde bulunan -ismini hatırlamadığım, hatırlamak da istemediğim- “pet shop”tan “terrier” yavrusu aldık kardeşimle.
1 aylık olduğunu, annesinden artık süt almadığını söylediler. Uyduruk bir kimlikle, dolar üzerinden sattılar.
2 gün sonra dışkısından kan geldi. Veteriner, yavrunun daha çok küçük olduğunu kanlı ishale yakalandığını, en fazla 1 hafta yaşayacağını söyledi.
3 gün içinde de kaybettik yavruyu.
“Pet shop” sahibine gidip durumu anlattım özür dileyerek yerine pek de yavru sayılmayan bir “Jack Russel” verdi.
Jack Russel’ın gençlik aşılarının eksik olduğunu köpeğimize gençlik hastalığı teşhisi koyan veteriner söyledi.
Gençlik hastalığı öldürücü, beter bir hastalık, sinir sistemini felç ederek öldürüyor. Köpekcik önce köpüklü salyalar saçmaya başladı. Onun üzerine hemen veterinere yetiştirdik, sonra ısırmaya ve sonra kasılıp titreyerek kendini duvardan duvara vurmaya başladı. Veteriner hastalığın son evrede olduğunu ve artık uyutmak zorunda olduğumuzu söyledi. Ağlaya ağlaya köpeğimizin uyutulmasını tanık olduk.
Diyeceğim şudur ki, bu ülkede senelerdir “pet shop rezaleti” yaşanıyor. Herhangi bir denetim mekanizması da yok. Çoğu kaçak, hastalıklı köpek satıyor.
Çalıştıklarını iddia ettikleri veterinerler var fakat bu veterinerler telefona dahi cevap vermiyor. Önüne geçilecek bir düzenleme şart. Bu ülkede bir şeylerin değişebileceğine inanmak istiyorum... (Merve Ö.)
- Sevgili Merve, bizden daha ağır şeyler yaşamışsınız. Hem de iki kere. Başınız sağ olsun. İnanır mısın böyle yüzlerce mail aldım. Aralarında doktorlar ve sağlıkçılar da var. Bu ülkede hayvanseverlerin yaşadığı en ağır ve en yaygın problemlerden biriymiş. Hâlâ “pet shop”ların üzerinde bir denetim mekanizmasının kurulmamış olması akıl alır gibi değil. Ama bizler gibi saf alıcılar oldukça, oralar para kazanmaya, hayvanlar da telef olmaya devam edecek. Önce bizim bilinçlenmemiz gerekiyor.
Ölen kedinizi yenisiyle değiştirelim
BEN de aynı acıyı 2005’te Etiler’deki bir pet shop’tan aldığım minik İran kedim Mischa’yı kaybederek yaşadım. Kendimi bilinçli sanarak, kafesteki en hareketli yavru seçtiğimi düşünüyordum. İlk bir haftamız şahane geçti. Ufaklık annesinden o kadar erken ayrılmıştı ki, geceleri boynuma sokulup uyuyordu. Bir hafta sonra kusmaya başladı “gençlik hastalığı” dediler. O zamanlar söz konusu yerin yanında, bir de veteriner klinikleri vardı ve “garanti kapsamı”nda oraya götürmem gerektiği söylendi. Bir hafta boyunca, her gün gittim, minicik patisinde serum, ağzından şırıngayla zorla yemek yedirmeye çalıştık ama olmadı, ne yazık ki yaşayamadı miniğim. Sonrasında bana kedimi “garanti” kapsamında yenisiyle değiştirebileceklerini, paramı iade edemeyeceklerini söylediler! Derdim para değildi tabii ki ama onlara beş kuruş faydam dokunsun istemiyordum! Ben de bir siteye isimlerini vererek bir yazı yazdım, peşi sıra param iade edildi. Bu tip yerlerin Macaristan’daki çiftliklerden onlarca yavruyu bayıltıp, çantalara tıkıştırarak kaçak getirdiklerini öğrendim. Sütten çok erken ayrılan bu yavrucaklar, haliyle yol boyunca birbirlerinden ve dışarıdan hastalık kapmaya çok açık oluyorlarmış. Amaç ucuza mal edip, çok kâr etmek! Bir canlının ticaretinin bu kadar kontrolsüz yapılması ancak bizim ülkede olur! (İpek D.)
- İpek çok fena bu anlattıkların! Ama çok haklısın. Bu kadar kötü şartlarda canlı ticareti başka bir ülkede yapılamaz herhalde. Yine aynı yerden kalça çıkığından ölen bir minik Golden hikâyesi de dinledim. Ne diyeyim o kadar acıklı çok öykü var ki...
Böyle insanlar veteriner olmasın!
12 yıllık köpeğimiz Luck’ı ağırlaştığında, kapıp bir veterinere götürdük. O gece orada öldü. Tamam yaşlıydı, tamam yorgundu, tamam hastaydı. Ama veteriner de hayvanlara sevgiyle davranacak duyarlılıkta biri değildi. Böyle insanlar lütfen veteriner olmasın! Sabah bize yavrumuzu çirkince, duygusuzca, çöp poşetine sarılmış bir şekilde verince dedim ki, “Allah korusun senin çocuğun ölse, bunu mu kullanırdınız? Ölü bedenine sarmaya çöp poşetini mi layık görürdünüz?” (Nida O.)
- Çok haklısın Nida. Seni en çok anlayan insanlardan biriyim. Bizim ülkemizde insan cenazelerine de, hayvan cenazelerine de duyarsızca yaklaşılıyor. Bir sürü şey özensiz. Duygusuz veterinerler konusunda da yüzde 100 haklısın. Onlara tek tavsiyemiz, bu mesleği yapmamaları...
Ayşe Arman
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/21824881.asp?yazarid=10&hid=21825598