BASINDA HAYTAP

Köpekler ve İnsanlar - Işıl Özgentürk- Cumhuriyet

İstanbul Barosu Hayvan Hakları Çalışma Grubu Başkanı Ahmet Kemal Şenpolat gönderdiği uzun metnin başında şöyle diyor: ’’Tek umudumuz bu haberlerin, ’bazılarının’ dikkatini çekmesi. Yoksa bu yazılarımız ve röportajlarımız birer pembe haber olmaktan öteye geçmiyor, maalesef.’’

Malumunuz.. haklar denince bende akar sular durur. Üşenmedim, Şenpolat’ın uzun metnini satır satır okudum. Okudukça canım sıkıldı, merhametsiz insanoğluna fena halde kızdım. Öte yandan hayvan haklarından söz edildiğinde hemen gündeme gelen başka bir söylemi anımsadım. Şöyledir: ’’İnsan hakları konusunda binlerce ihlal olurken, Kenya’da özellikle çocukların içecek sadece bir aylık suları olduğu gerçeği apaçık ortadayken (bu korkunç bir durum ve yardım vaat eden zengin devletler oralı değiller), komşumuz Irak’ta, Filistin’de binlerce insan savaşta yaşamını yitirirken, hayvan hakları biraz bekleyemez mi?’’

Bekleyemez, çünkü her şey bir bütün. Kadın hakları, çocuk hakları, siyasi haklar, azınlık hakları, yaşam hakkı, hayvan hakları birbirine son derece ince iplerle bağlı, birbirini tamamlayan halkalar. Ya hepsi için mücadele ederiz, ya da, ya dası yok.

Ben kişisel olarak, bazı cinsler dışında köpeklerin evcilleştirilmesine karşı bir insanım. Bu konuda biraz radikal düşünüyorum. Çünkü içimi acıtan görüntüler hiç aklımdan gitmiyor. Çok yakın dostlarımdan biri vaktiyle bir St.Bernard aldı. Yavruyken gezdirip dolaştırabiliyorduk; büyüyünce çok güçlü oldu, gezdirmek olanaksız. Ayrıca öyle çocuk sever bir köpek ki, kocaman cüssesinin farkında değil, bir çocuk gördü mü tut tutabilirsen... Çocuk kısmı da onun oynamak istediğini ne bilsin... Dev gibi bir köpek onlara doğru koşuyor. Haydaa.. feryat figan. Şimdi bizim St.Bernard, öylece kulübesinde oturuyor, çok mutsuz. Üstelik o, karlı dağlara alışmış, İstanbul’daysa toplam 25 gün kar yağıyor.

Bu arada yazın buram buram terleyen mavi gözlü Sibirya kurtlarını çoğunluk görmezlikten gelirim. Hiç unutmam, Antalya’da bir otelde otel müdürünün Sibirya kurdu vardı. Zavallı, klimalı odadan dışarı adım atamıyordu. O kocaman kangalları, başı dumanlı dağlarda koşmayı özleyen kurt köpeklerini evcilleştirilmiş, süklüm püklüm dolaşırken görmek doğrusu hiç hoşuma gitmez. Bu benim kişisel düşüncem, ama insanlar köpekleri seviyor ve onlarla birlikte yaşamak istiyorlar, yaşasınlar. Köpekler hayatımızda her zaman olacak .

İşte bu noktada Ahmet Kemal Şenpolat çok önemli bazı konularda dikkatimizi çekmek istiyor. Biliyorsunuz 5199 Sayılı Hayvan Haklarını Koruma Yasası’na göre sokakta yaşayan köpekler artık barınaklarda toplanıyor. Ama yapılan incelemeler göstermiş ki, birkaç yerel yönetim barınağı dışında pek çok barınak içler acısı durumda, hatta birer toplama kampı görünümünde. Pek çok barınakta hayvanların, bırakınız aşılanma ve kısırlaştırma gibi işlemleri, içecek suları bile yok. Açlıktan yeni doğmuş yavruları yiyorlar. Buralara sivil toplum gönüllülerinin girmesi son derece zorlaştırılmış. Daha başka şeyler de var, örneğin

Erdek’te barınak görevlisi, can sıkıntısını gidermek için köpekleri canlı hedef olarak kullanıyormuş. Hayvan Hakları Grubu diyor ki: ’’Barınaklar geçici yerlerdir. Buraya getirilen köpek kısırlaştırılır, aşıları yapılır ve gene yaşadığı ortama bırakılır. Doğru budur.’’

Ama seslerini pek duyuramıyorlar. Daha vahim şeyler de var. Yavruyken pek sevilen cins köpekler biraz büyüdüklerinde sahipleri tarafından ’’Bakamıyoruz’’ , ’’Komşular istemiyor’’ gibi mazeretlerle sokağa bırakılıyorlarmış. Hani Marmaris’te, Bodrum’da ortalıkta dolaşan cins köpekler görürüz ya.. işte onların sırrı buymuş. Ama ben daha vahşi bir şey anlatmak istiyorum; Fransa’nın ana otobanlarında yaz aylarına doğru pek çok köpek ölüsüne rastlanır. Arabalar ezip geçmiştir. Peki neden yaz başında ölü köpek sayısı artıyor? Efendim, yaz ayları tatil aylarıdır ve bir yerlere gidilir. Evdeki köpeğe kim bakacak? ’’Ne yapalım, canımız ciğerimiz ama.. başka çaremiz yok’’ denilir ve ev köpekleri birer ikişer otobana bırakılır. Sonra mı?.. Kış başında birer köpek daha alınır. Arkadaşlar, insanoğlu merhametsizdir, acımasızdır ve bencildir.

Köpeklerle ilgili daha pek çok haber var. Örneğin özellikle Berlin duvarının yıkılışından sonra ülkemizi istila eden yabancı seks işçisi hanımlar gelirken yanlarında poşet içinde birer de cins yavru köpek getiriyorlarmış ve birkaç kuruş para karşılığı bunlar gümrükten rahatça geçiriliyormuş.

Bu bir şey değil, daha beteri var; dünyanın her yerinde seyahat eden yavru cins köpeklerin sayısında büyük bir artış yaşanıyormuş. Bizden de giden gidene... Bu durum Amerikan gümrüğünün dikkatini çekmiş ve yapılan incelemelerde, küçük bir operasyonla o güzelim yavruların iç organlarına uyuşturucu yerleştirildiği ortaya çıkmış.

Evet, her zaman insanlar köpekle birlikte yaşayacaklar. Yolu yok ama çareler var, en önemlisi, sokakta gezen köpeklerin kısırlaştırılıp aşıları yapıldıktan sonra yaşayabilecekleri yerlere bırakılması için yerel yönetimlere baskı yapmak. Öteki çare de insanoğlunun merhametli olmasını dilemek. Bu dilemekle olacak iş değil ya.. olsun, biz dileyelim...

19/03/2006 CUMHURİYET

/IŞIL ÖZGENTÜRK

isilozgenturk@gmail.com

  • Köpekler ve İnsanlar - Işıl Özgentürk- Cumhuriyet