https://www.haytap.org/tr/kediler-ve-koepekler-evlerinden-atlyor-vatan-gazetes
Kediler ve Köpekler evlerinden atılıyor- VATAN GAZETESİ
HAYTAP Hayvan Hakları Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Av. Ahmet Kemal Şenpolat, evde hayvan beslemenin zorluklarını anlattı Nüfusun yüzde 25’inin evcil hayvan beslediği tahmin edilen Türkiye’de siz de kedi ya da köpek sahibiyseniz komşularınızla iyi geçinin. Çünkü hayvanların avukatı olarak tanınan Hayvan Hakları Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Av. Ahmet Kemal Şenpolat’a göre eğer komşunuz size gıcık kapmışsa intikam için apartman yönetim planındaki 9’uncu maddeden faydalanarak kedinizi evden tahliye ettirebilir. Hatta vermeye kıyamayacağınız kedinizle sizin de taşınmanızı sağlayabilir: “Kedinin komşuları rahatsız edip etmediğine bakmadan karar veriliyor. Türkiye’de en kısa süren davalar kedi tahliye davaları, tek celsede sonuçlanıyor” diyor.Kedilerin avukatı Ahmet Kemal Şenpolat Türkiye’de hukuk en hızlı kediler için işliyor, ilk celsede evlerinden atılıyorlar Kedisi değil köpeği var, ama kedilerin avukatı olarak tanınıyor. Bir milyondan fazla evcil hayvanın beslendiği İstanbul’da her ay en az 50 kedi tahliyesi davasına gönüllü yol göstericilik yapan Avukat Ahmet Kemal Şenpolat, komşuları tarafından dava edilip evcil hayvanı evden icra yoluyla sokağa atılan hayvanseverlerle ilginç bir hukuk mücadelesi veriyor. Çünkü yasalar kedilerden yana değil. Evcil hayvan kültürünün oluşmadığı 1950’lerden kalma apartman yönetim planının 9’uncu maddesi, kedi ve köpek gibi evcil hayvanları çiftlik hayvanlarıyla eş tutuyor ve “Kedi, köpek, tavuk, keçi vs. gibi hayvan beslenemez” diyor.Evde hayvan beslemenin yasal bir düzenlemesi var mı?Ev hayvanı beslemek bir suç ya da kabahat değil, ancak kimi apartman ya da site sakini, hayvanları değil de o hayvanın sahibi olan komşusunu sevmediği için hayvanları bir yumuşak karın olarak kullanıp bunu mahkemelere intikal ettiriyor. Mahkemeler de kat mülkiyeti yasasına göre değerlendirip hayvanın rahatsızlık verip vermediğine bakmaksızın, eğer yönetim planında hayvan beslenemeyeceğine dair yasak bir hüküm varsa ki genellikle var, hayvanın tahliyesine karar veriyor.Kedi ya da köpeğin etrafına zarar verip vermediğine bakılmıyor mu yani?Hayır. Söz konusu olan hayvan, sakin bir kedi olabilir, felçli bir hayvan ya da havlamayan, tüy dökmeyen kimseye zarar vermeyen bir köpek olabilir. Hayvan zarar veriyorsa bu komşuları rahatsız edici boyuttaysa ya da evdeki hayvan sayısı çoksa mahkemelerin tahliye kararı vermesi lazım. Ama maalesef Yargıtay 18. Dairesi çok sert yorum yapıyor. Diyor ki: “Hayvan ister rahatsızlık versin, ister vermesin; sadece apartman yönetim planına bakılsın. Eğer yasak hüküm varsa hemen tahliye edilsin...”Bir kedinin ya da köpeğin komşuları rahatsız etmediğinden nasıl emin olunuyor?Mesela şöyle bir örnek var: Kedi 17’nci katta, kediyi şikayet eden ise birinci katta. Kediden rahatsız olması pratik olarak mümkün değil. Sadece o apartman ya da site yönetim planındaki yasağa göre birinci katta oturan komşusunu sevmeyen kişi gidip 17’nci kattakini dava açıyor ve mahkeme hiç bilirkişi incelemesi yapmadan tahliyeye gidiyor. Hayvan beslemek bir suç olmadığı halde gıcık komşular yüzünden olay mahkemeler aşamasına dayanıyor. Peki ne yapmak gerekiyor bu noktada?Hakimin insiyatifini kullanıp olayın objektif unsurlarını iyi değerlendirmesi gerekiyor: “Tahliye davası neden açılıyor? Gerçekten hayvan rahatsızlık verdiği için mi yoksa komşular arasındaki bir husumetten dolayı mı?” diye sorup, araştırması gerekiyor. Hukuk mücadelesini TBMM’ye taşıdık Hayvan Hakları Federasyonu olarak bir yasa değişikliği teklifimiz oldu. İstediğimiz değişiklik şöyle: “Rahatsızlık vermediği sürece ev hayvanlarının tahliyesi apartman yönetim planında yazıyor olsa bile karar verilemez.” Teklifimiz geçmiyor, hâlâ Meclis’te bekliyor. Mücadele etmezsek kanun 1950’lerden geldiği gibi gitmeye devam edecek.KEDİ ve KÖPEK İÇİN TAHLİYE DAVALARI Doktor raporuna rağmen... İzmir’de görülen bir dava konusunda özürlü bir çocuk için psikyatristi “Sosyal hayata tutunabilmesi için bir hayvanla yaşaması lazım” diyor. Bu yönde görüşe rağmen açılan tahliye davası sonucu mahkeme hayvanı çocuktan ayırdı. Esasında burada hayvan hakkından öte, gıcık bir komşu yüzünden insan hakkı da gasp edilmiş oluyor. Taşındığı halde icraya verdi Bir başka örnekte tahliye davasını açan ve kazanan davacı, karar icra aşamasındayken işi nedeniyle başka bir şehre taşındı. Başka şehre taşınmasına rağmen hâlâ ısrarlı bir şekilde kararı icraya koyup hayvanların tahliyesini istiyordu. Madem rahatsızdın gittin, daha ne istiyorsun? İcra Merci Hakimliği reddetti davayı.Felçli kedi için bile dava açıldıÇok nadir de olsa aksi karar da çıktı... Kedi felçliydi, yaşlıydı rahatsızlık verme şanslı olmadı. Mahkeme Allah’tan tahliye kararı vermedi ama karşı tarafı düşünün felçli bir kedi size nasıl zarar verebilir. İşi gücü bırakıp o kedinin peşine düşmüşler.Tahliye kararı aslında kedileri değil sahiplerini evden çıkarmaya yol açıyor Tahliye kararı verildikten sonra ne oluyor, hayvan sahipleri nasıl davranıyor?Hayvanın değil kişinin tahliyesine karar verilmiş oluyor aslında. Şimdi ben 17 yıldır yaşadığım hayvanımı sokağa atar mıyım, barınağa gönderir miyim? Mümkün değil böyle bir şey... Kişiler hayvanından ayrılmayacağı için evlerini satıyor ya da kirada oturuyorsa evini değiştiriyor. Esasında bu sizin tahliyenize yol açmış oluyor. Kedinin değil sizin tahliyenizi sağlıyor komşunuz. Dolayısıyla sizi evden çıkaramayan bir başka malik bu yolla malik olan birini evinden çıkarmış oluyor. Yargıtay da bu tip insanları teşvik etmiş oluyor. Artık Yargıtay’ın bu sert bakış açısını değiştirmesini, ancak hayvan zarar veriyorsa tahliye yönünde karar oluşturmasını bekliyoruz. Gerçekten rahatsızlık veren hayvanlar da var dediniz...Çünkü bilinçsiz “hayvan seçerler” var. Gitmiş pittbulu almış evin balkonuna bağlamış. Tüy de döker, havlar da... Belki o hayvanın tahliyesi hayvanın da kurtuluşu demek. Ama genelde olay böyle değil. Dava konusu aslında komşular arasındaki husumet. Hayvan sevip sevmemek de değil komşulara arasındaki husumette bu konu bahane ediliyor. Durum bu.Peki herkes evini taşıyabiliyor mu? Evinde kalıp hayvanını gönderen olmuyor mu?Tabii ki taşınamayan da var. Emekli, ne yapacak? Birikimiyle ev almış, yaşlığı ya da çocuğunun okulu nedeniyle taşınamayanlar oluyor. Akrabalarına, tanıdıklarına vermeye çalışıyorlar ama özellikle çocuklu ailelerde hayvanı sahiplenen çocuklar için trajik oluyor. Sokağa bıraksanız belediye zehirliyor ya da barınaklara atılıyor. Barınaklar Nazi kampı gibi... Aç bırakılıyorlar, veterinerlik hizmeti yok, yazın sıcakta kışın soğuktalar. Bir yandan da pet shoplara teşvik ediyorsunuz. İnsanlar hayvan alsın da nasıl alırlarsa alsın diye... Öbür taraftan da biri şikayet ettiği zaman belediyeler gelip zehirliyor. Evde de olmuyor, sokakta da olmuyor, barınakta da... Nereye gidecek bu hayvanlar. Bu yüzden Yargıtay’ın bu bakış açısını değiştirmesini bekliyoruz. 1950’li yılardaki bakış açısıyla 2010’dakinin aynı olmaması gerekiyor. 21’inci yüzyılda Türkiye’de kediler hâlâ çiftlik hayvanı olarak görülüyor Apartman yönetim planını belirleyen ne peki? O maddenin olmasına kim karar veriyor?Apartman yönetim planı tapuda kayıtlı olan bir yönetim planıdır. Standart cümleler içerir, mesela “Halı silkelemeyin, çöpünüzü belirli saatlerde kapının önüne koyun, müziğin sesini sonuna kadar açmayın.” Bu böyle 20-30 maddelik matbu kırtasiye evraktır. Apartman ilk kurulduğu zaman tapuya verilen standart bir sözleşme ki genelde toprak sahibiyle kat malikleri işin en başında bunu imzalar. İşin garip tarafı şu: Apartman 1950’lerde, 1960’larda dikilmiş bir bina olabilir. Daireler el değiştirse de apartman yönetim planı hep sabit olarak kalır. 2000’lere geldiğinizde sizden önce imzalanmış ama haberinizin olmadığı bir yönetim planıyla karşı karşıya kalırsınız. Apartmandaki birçok kişi değişmiş olabilir ama yönetim planı sabit kalır. 2000’li yıllara gelindiği zaman da o gıcık komşu gelir o küçücük maddeyi bulur, orada der ki; “Kedi, köpek, koyun, tavuk ve benzeri hayvanlar bu apartmanda beslenemez.” Yani 21’inci yüzyıla geldiğimizde kedi ve köpekler koyun ve tavuk gibi çiftlik hayvanlarıyla aynı görülüyor. 1950’lerdeki zihniyet bu...Peki bu madde yoksa ve dava açılırsa ne oluyor?O madde yok diye siz tabii ki apartmanda koyun, inek gibi çiftlik hayvanı ya da 50 tane kedi besleyemezsiniz öyle bir hak vermiyor ama o zaman işte mahkemeler bilirkişi incelemesi yapıyor. Keşfe geliyorlar, daireye bakıyorlar: “Bir koku var mı, o hayvan köpekse mesela havladığı zaman ses kriteri komşuları rahatsız edecek düzeyde mi?” diye bakıyorlar. Çünkü kimi hayvan vardır sesi duyulmaz, kimi gerçekten çok ses çıkarır rahatsız eder. Ne kadar sürüyor bu davalar?Çok kısa. Maalesef çoğu zaman ilk celsede tahliye kararı veriliyor. En kısa süren davalar bunlar. Temyize gitseniz bile dosyanın dönüşü bir yılı geçmiyor. HABER : VATAN GAZETESİ 13/10/2009 BERİL ÖZCAN |