DON KİŞOT’UN KÖŞESİ

Hayvanları hayvanseverlerden bile koruma!

Hayvan haklarının savunulmasında bile olsa İdeolojilerimizi, saplantılarımızı, bize doğumla öğretilen şartlanmaları a-şa-mı-yo-ruz!

Kaç haftadır Haytap Facebook sayfasındaki hayvan hakkı savunucusu olduğunu iddia eden insanların yorumlarına bakıyorum, öncelikle kendi şartlandırılmış beynin ürettiği bahaneler, cümleler; daha sonra ise hayvanın hakkı ile ilgili iyi cümleleri geliyor.

Bazı hayvan sever olduğunu iddia eden arkadaşlar, fanatikçe belediyesine ve siyasi partisine o derece bağlı ki arkadaşlar... Sırf belediyesi zarar görmesin, hayvan bakımevi kontrolü elinden gitmesin diye (hayvanların zarar gördüğünü bile bile) inadına belediyesine tutunuyor. Somut ihlale rağmen somut soruna öncelikle ideolojik olarak yaklaşıyor, takım tutar gibi belediyesine yapışıyor.

Sanki sana imardan belediyen pay verecek? Ya da başkanla aynı kareye girdiğinde seni mebus yapacaklar! Hayvan hakkı bir kıdemli (!) barınakçının bile yine ideolojisinden sonra geliyor...

Geçen aylarda Istanbul’un betona gömülmüş bir fotosunu paylaştık Haytap facebook sayfada. Tek bir ağaç yok. Hala daha iktidar partisine laf gelmesin diye ’NY ’da, Londra’da da park yok, orası da beton diyor…

Ya da ne bileyim İstanbul son oniki yılda mı bu hale geldi sanki? diye aşkından kudretli padişahını savunuyor...

Fotoğraf ortada..Tek bir ağaç yok..Sadece koca kentin ortasında sanki maydonuzun sapı kalmış... Betona boğulmuşuz o kadar net gözüküyor ki tüm fotoğraflardan...

Ama illa da devletin bekasına (!) laf gelmesin..!

Misalen ben koyu Fenerbahçeliyim ama kaleci Volkan’ın geçen sene yaptığı densizlik, hele kimsesiz hayvanların zehirlenmesi ile ilgili söylediği söz olacak şey değil.

Madem orantısız zeka kullanacaksın bari de ki:

pitbullarınızı tasmasız gezdirmeyin!...

Yok olmaz illa “belediyeye haber verelim sokak köpekleri zehirlensin.

Kaleci Volkan, tabiiki de hayvanlar öldürülsün diye kastetmedi ama ön plandaki adamın böyle bir lafı çok yanlış yerlere gideceği açık.

Bulunduğun konum itibarıyla İstediğimi derim, var mı diyeceğiniz? diyemezsin.

Sana o zaman kıro derler. Konumunu hazmedeceksin. Ben bunu bile bile, Fenerbahçe aşkımı arka planda bırakarak Haytap Facebook sayfasına Volkan’ın bu cümlesinin yanlış olduğu yönünde yayın yapılmasına izin veriyorum. Yani Fenerbahçeliyim diye bu cümlenin eleştirilmesine sansür koymuyorum.

Ama fanatik bir Fenerbahçeli, hala önce Volkan’ı savunup, sonraki durakta hayvan severliğe geliyor.

GS’li arkadaş da hayvanları aşırı sevdiğinden ya da hak savunucusu olduğundan değil, sadece Fenerliler ızrar olsun diye bu cümlesinden dolayı güya Volkan’a dokunduracak küfürler yazıyor.

Bu kadar çoksunuz madem, bir araya gelip İBB‘nin yaptıkları ve yapmadıkları için protesto yapsanıza. Örneğin fayton atlarının çektiği eziyet, dağlara taşlara atılan sahipsiz hayvanlar terkedilen canlar için de eylem yapsanıza...

Demek ki siz de hayvan hakları konusunda samimi değilsiniz, derdiniz hayvan hakkı değil. Fırsatı bulmuşken Volkan’a saldırmak.

Buradaki örnekten yola çıkarsak iki taraftarın da ortak özelliği hayvan hakkı umrunuzdaymış gibi gözüküp aslında belediye zehirlese bu fıkaralar umrunuzda bile olmaz!

( Olacak iş değil ama faytonların kaldırılması için onca mücadele müspet sonuçlandıktan sonra bile tekrar atlı faytonlar geri gelsin diye eylem yapanlar var bu ülkede iyi mi ? Durumu kamufle etmek için de örneğin Adalara atlar kalktığı için imara açılacak gibi kendilerinin de açıklayamadığı bağlantıyı ileriye sürüyorlar. İmar rantına betona en fazla biz karşı çıkarken nasıl olur da bir aracın önünde at yerine elektrikli olarak işletilmesinde yeşil alanlar tahrip edilir anlamış değilim. Kendileri de anlamış değil ama ya tutarsa felsefesi ile göz göre göre zulmü geri çağırmak değil midir bu ?   )

Başka örnek bizim KKSD (Kedi köpekten başkasına asla el sürmezler dernekleri).

Konu kedi köpek olunca ayağa kalkarlar, ama ben bir tane bile ne yunuslarla, ne sirklerle, ne hayvanat bahçeleri ya da ne de adalardaki atlarla ilgili bu arkadaşların yorumlarını yazışmalarını, dava dilekçelerini, kısa film çalışmalarını bunca yıldır görmedim.

Bu örnekler sıradan birisi için çok önemli değil ama yukarıda verdiğim tüm örnekler hep hayvansever olduğunu iddia eden kişiler için geçerli. Yani onlar için bile aslında önce şartlanmışlıkları, klasik alışkanlıkları, dini vecibeleri, töreleri, ideolojileri sonra da hayvan hakları şeklinde ortaya çıkıyor.

Veganlar ise Oh biz yırttık! diye hiç sevinmesin... Onlara da iki çift lafım var. Onlar da en fazla katliam yapan belediyelere saldıracaklarına, kardeş olmaları gereken vejetaryenlere, pescateryenlere saldırıyorlar, neden balık yiyorsundan başlayıp yumurtanın ve balın nasıl elde edildiğini iknaya saatlerini harcıyorlar. Kardeşim bir insanı ikna etsen hayatı boyunca diyelim toplamda on inek, yirmi koyun, yüz kasa yumurta, beşyüz şişe ayran içmekten, yemekten kurtarırsın. Adam gözünün önünde binlerce hayvanı bir günde zehirliyor, bakımevine tıkıyor, hayvanat bahçesininin ardında demir kafese koyuyor.

Bunlarla da mücadele etsene. Avukat tutup dava açsana.

Olmaaaaaaaaaaaz... asla olmaz! Vejetaryen hazır politize olmuş sanki. Git ona saldır.

Sadece kendi hayvanını sevenler, bunun için kulüp kuranlar, annelik dürtüsünü tatsın diye çiftleştirenler... Hatta çok sevdiğinden kendi hayvanı ile bile çiftleşenler....

Onları hemen geçiyorum zaten bir kalem..

Önce şartlanmışlıklar. Önce klasik beyin bıngıldağının öğrendikleri... Sonra da hayvan hakları. O da medyatik kısmı varsa. Aksini söyleseler de bu iki kere iki dört!

Gelelim herşeyi doğru dürüst yaptığını bu örneklerden sıyrıldığını düşünen STÖ çalışmasına önyargılı bireysel olarak takılan işin filozofluğunda teorisinde kalan büyük azınlığa.

Onlar da felsefik olarak doğruyu yapmalarına, bol kitap okumalarına, dünyayı takip etmelerine ve örgütlenememelerine rağmen, egolarından ve ihtiraslarından kurtulamadığı için hani verseler eline altı patlar ilk önce idam sehpasına götürecekleri ya da beyninin ortasında vurup yok edecekleri ise bir zamanlarki dava arkadaşları! Yani doğru insanları ilk önce eleyip yok edenler... Bunlar her şeyi bildiklerinden, içlerindeki sevgi ile öfkenin eşit derecede volkan gibi patlayanları... Hatta belki belediyelerden, devletten bile daha fazla hayvana zarar verenleri.

Görüldüğü üzere hayvan hakları, hayvan severlerin hayatlarında bile -her ne kadar aksini iddia etseler de- hayvan hakları, çevre hakları öncelikli gelmiyor.

Öyle olduklarını söyleseler bile verdiğim örnekler, tecrübeler, yazılanlar, delil çokluğu ve yaşadıklarımız, zavallı hayvanlar için çok da parlak bir ülkede olmadığımızı tekrar tekrar kanıtlıyor.

Haytap Yönetim Kurulu Başkanı

 

01.09.2014

  • Hayvanları hayvanseverlerden bile koruma!