https://www.haytap.org/tr/hayvanat-bahceleri-ve-pakbahadur
Hayvanat Bahçeleri ve Pakbahadur !
HAYVANAT BAHÇESİ, çeşitli bölgelerde ve çeşitli doğal koşullarda yaşayan hayvanların, halka gösterilmek amacıyla, bulundukları ortamlardan koparıldıkları ve canlı olarak sergilenmek üzere bir araya toplandıkları yerdir. İnsanlarda yabanıl hayvanları yakalayarak bir yerde kapalı tutma merakı çok eski çağlarda başlamıştır. İlk hayvanat bahçesi, Mısır’da firavunlar devrinde kuruldu. Eski Yunan ve Roma’da imparatorlar zevk için yabanıl hayvan beslediler. Daha sonra Versailles’da XIV. Louis tarafından büyük bir hayvanat bahçesi kurularak bilim adamlarının çalışmalarına ayrıldı. Bu olay halkta doğal bilimlere ilginin artmasına, zooloji, karşılaştırmalı anatomi ve biyoloji çalışmalarının gelişmesine yol açan etkenlerden biri oldu. Fransız Devrimi sırasında ve daha sonraki yıllarda yeni hayvanat bahçeleri kuruldu. 20. yüzyıla kadar hayvanat bahçelerindeki hayvanlar genellikle dar kafesler içinde tutulurlardı. Bu tarihten sonra hayvanat bahçelerinin planıda zamanla değişmeye başladı; hayvanlar kafeslerden çıkarılıp daha geniş alanlarda, çoğu zaman da gerçekte yaşadıkları yerlere benzer biçime sokulmuş mekânlarda halka gösterildi. Giderek hayvanların başıboş, bunları görmeye gelen insanlarınsa belirli bir koruma altında dolaştıkları hayvanat bahçeleri kurulmaya başlandı. Bir hayvanat bahçesi oldukça pahalı bir kuruluştur. Çeşitli yörelerden getirilmiş hayvanların bakımı ve beslenmesi büyük masraflar gerektirir. Dünyanın en ünlü hayvanat bahçeleri Londra, Berlin, Roma, Madrid, Moskova, Washington, Montreal, Tokyo, Anvers, Basel, Zürih, Frankfurt, Münih, Köln, Hannover, New York, San Diego vb.dedir. Türkiye’de ilk hayvanat bahçesini II.Abdülhamid, Yıldız Sarayı’nın bahçesinde kurdurmuş daha sonra 1955’te Gülhane Parkı’nda kötü koşullar altında çeşitli hayvan sergilenmiştir. Türkiye’de bundan başka sonraları Ankara (Atatürk Orman Çiftliği) ve İzmir’de de (Kültürpark) olarak hayvanat bahçeleri kurulmuştur. İzmir Hayvanat Bahçesinden bir ziyaretçinin sözleri :”gittiğimde gördüğüm manzara karşısında daha doğrusu göremediğim manzara karşısında çok şaşırdım o sıcakta hayvanların hemen hemen hepsi yerlerine çekilmiş tabiri cahizse ölü gibi yatıyolardı onları güneşten korumak için barınakları yetersiz geliyordu hayvanlara.. Hele o fil daracık yerde o sıcakta dönmeye çalışıyordu”O fil Pakbahadur’du !1964, 1967 yıllarına ait haberlerde Pakbahadur ...İzmir Kültürpark’ta bulunan Hayvanat Bahçesi’nde 1953 yılından beri küçük bir beton alanda tutsak edilen ve seyirlik ‘mal’ muamelesi gösterilen 59 yaşındaki Asya fili Pak Bahadur ( 1948 Pakistan - 21 Temmuz 2007 İzmir-Türkiye ) öldü. İzmir Büyükşehir Belediyesi “Kültürpark Hayvanat Bahçesi”nin 59 yaşındaki yaşlı fili Pak Bahadur’un kalbi, beton üzerinde, yıllarca çektiği tutsaklık hayatının ürünü acılara dayanamadı. Eklemleri ve ayaklarındaki şiddetli enfeksiyon nedeni ile uyutularak (anestezi) tedavisinin yapılması için Almanya’dan gelen iki uzman nezaretindeki operasyona Pak Bahadur dayanamadı. Hayvan hakları savunucuları:; “Pak Bahadur’un ölümünden ‘insan türü’nün kibirliliğinin ve tüm canlı yaşamını felakete sürükleyen yıkıcı egemenliğinin sorumlu olduğunu ifade etti. Ergündoğan; “Pak Bahadur acılar içinde kıvranarak, doğal yaşamından çok uzakta, daracık bir beton alanda tutsak ve seyirlik bir mal olarak aslında ‘tasarlanmış bir cinayete kurban gitti.” dediler “PAK BAHADUR TASARLANMIŞ CİNAYETE KURBAN GİTTİ” “Pak Bahadur acılar içinde kıvranarak, doğal yaşamından çok uzakta, daracık bir beton alanda tutsak ve seyirlik bir mal olarak aslında ‘tasarlanmış bir cinayete kurban gitti.Bilindiği üzere; 1948 yılında doğan Pak Bahadur, 1953 yılında Pakistan’dan İzmir’e getirilerek Kültürpark Hayvanat Bahçesi’ne yerleştirilmiş ve etrafı demir çubuklu (çivili)beton zemin üzerinde daracık bir alanda, doğasından kopuk olarak yıllarını geçirmesine göz yumulmuştu…
Sadece Pakbahadur değil diğer hayvanlar içinde koşullar çok farklı değildi...Ankarada AOÇ’da aslında ’Zararlılar’ (!) için kurulmuştu :Atatürk Orman Çiftliği Hayvanat Bahçesi, 1933 yılında kurt, tilki, çakal, ayı, domuz, süne gibi tarıma ve insanlara zararlı olarak nitelendirilmiş hayvanları teşhir etmek için kurulmuştu! Halkın zararlılara yoğun ilgisi üzerine Atatürk, dönemin Tarım Bakanı Muhlis Erkmen’e modern bir hayvanat bahçesi oluşturulması için talimat verdi ve 29 Ekim 1940’ta da şimdiki hayvanat bahçesi halkın ziyaretine açıldı.Bugün burada 47 tür memeli, 62 tür kuş, 11 tür sürüngen ve 70 tür balıktan oluşan yaklaşık 2 bin 500 hayvan bulunuyor. Kısa bir süre öncesine kadar daracık kafeslerde, beton zemin üzerinde günlerini ’volta atarak’ geçiren ayılar için yapılan yeni düzenlemeyle kafesler kaldırıldı ve yapay mağaraların etrafı derinliği yaklaşık iki buçuk metre olan hendeklerle çevrildi. Develer için de hendek sisteminde alanlar yapılırken, hendek sistemiyle korunması mümkün olmayan aslan, maymun ve kuşlar için de daha geniş kafesler yapılmaya çalışılıyor. Peki Bir zamanlar İstanbul Gülhane de tutulan hayvanlara Ne olmuştu ?
1980’li yıllarda Gülhane ailelerin piknik yaparak hayvanları izlediği bir yerdi. Sirklerin sokağa attığı hayvanlar sayesinde ’tesadüfen’ oluşan Gülhane Hayvanat Bahçesi 2000li yıllarda kapatıldı. Hayvanat bahçesinin elinde kalan son 1162 hayvana ne oldu ?3 bin yıllık İstanbul’un ’ilk’ hayvanat bahçesinden çıkan eski dostlardan bugün hâlâ hayatta olanlar, şimdi Atatürk Orman Çiftliği’nde Ankaralıların ilgi odağı. Yeni hayvanat bahçesi projesi yılan hikâyesine döndüğü için dünya metropolü İstanbul’un çocuklarının payına düşen ise hayvanları anne babalarından dinlemek.Şu an bir hayvanat bahçesi bulunmayan dev metropol İstanbul’da aslında hiçbir zaman hayvanat bahçesi tasarlanmamıştı. Kapatılan Gülhane Hayvanat Bahçesi de, 1950’li yıllarda İstanbul’a gelen sirklerin, götürmeye değmeyecek kadar yaşlı ve hasta aslanlarını, maymunlarını bırakmalarıyla kafes kafes oluşmaya başladı. Zamanla yerli türlerin de eklenmesiyle büyüyen Gülhane, 3 bin yıllık tarihi kentin ilk hayvanat bahçesi haline geldi. Osmanlı döneminde içinde padişahın av köşkü de bulunan Gülhane, 1960, 1970 ve 1980’li yıllarda İstanbulluların hafta sonlarında ailece piknik yaptıkları, çocuklarına kitaplarda ve filmlerde gördükleri vahşi hayvanları tanıtma imkânı buldukları bir sayfiye alanı haline gelmişti.Göklerin hâkimini bunalttılar1990’lı yıllarda Gülhane daha çok bir şenlik ve halk konseri alanına dönüşürken hayvanat bahçesinin yeri ve hayvanların yaşama koşulları da tartışılır oldu.Bir yandan Gülhane’nin farklı bir amaçla kullanılmak istenmesi, öte yandan ormanların kıralı aslanlarla göklerin hâkimi kartalların birkaç metrekarelik kafeslerde bunalıma girmesiyle eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen harekete geçti. Sözen döneminde Florya Ormanı’na modern bir hayvanat bahçesi yapılmasına karar verildi. Hatta 1991 yılında Alman profesör Wiesner’in tavsiyeleri, İstanbul Teknik Üniversitesi’nin oluşturduğu ekiple, Anadolu’da yaşayan hayvanların doğal şartlarda barınacağı 60 hektarlık bir hayvanat bahçesi planlandı.Avrupa’nın en büyüğü olacaktıAma Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde projenin Atatürk Havalimanına yakınlığından dolayı hayvanların rahatsız olacağı görüşü gündeme geldi, proje iptal edildi. Ali Müfit Gürtuna döneminde Gaziosmanpaşa’da Avrupa’nın en büyük hayvanat bahçesi ve dev safari parkı projesi izledi. 250 hektarlık bir alanda 53 ayrı türden 659 hayvanın barınmasının planlandığı İstanbul’a yeni bir hayvanat bahçesi projesi, kamulaştırma ve yine proje revizyonu nedeniyle hayata geçemedi.Ve Gülhane kapatıldı...Parka dönüştürülmesi kararlaştırılan Gülhane Hayvanat Bahçesi’ndeki yüzlerce hayvansa, dev metropolde yer bulunamayınca başkente gönderilmeye karar verildi.İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Atatürk Orman Çiftliği arasında yapılan protokol uyarınca İstanbul’da yeni bir hayvanat bahçesi yapıldığı zaman ’geri alınmak’ üzere 14 Ağustos 2001 tarihinde 963’ü çeşitli balık türlerinden, 209’u 24 farklı türde hayvan olmak üzere toplam 1162 hayvandan oluşan Gülhane Hayvanat Bahçesi’, Atatürk Orman Çiftliği’ne taşındı.Ankara’ya giden aslanların akıbetini hiç kimse bilmiyor ama hayvanat bahçesi açıldığında geri alınmak üzere Ankara’ya gönderilenlerin arasında birer midilli atı ve sülün, ikişer tane timsah, ayı, tilki, geyik, merkep, eşek, kanarya, kuğu, yılan, kaplumbağa, üçer tane deve, beşer tane hindi, kartal, yedişer tane tavşan, tavuskuşu, ördek, sekiz koyun, 10 keçi, 22 maymun, 30 farklı güvercin, 35 muhabbet kuşu, 48 tavuk bulunuyordu.Ölen öldü, kalanlar karıştı
Gülhaneli tavuklar, kanaryalar ve balıklar dört yılda öldü, kalanlar ’Ankaralılarla karıştı. Bakıcıları dahi onları ayırt edemediklerini söylüyor. Bir tek timsah kaldı geriye, tek olduğu için ayırt edilebilen. O da İstanbul’dan yavruyken geldiği Ankara’da büyüdü ve ’Gülhaneli’ adını aldı.Zaman, Radikal Arşiv