Ev Hayvanlarının Tahliyesine Dair Açıklama ve Örnek Mahkeme Kararları

Son zamanlarda mahkemelerde ev hayvanı besleyenlerinin mahkemeye başvurularak evden uzaklaştırılması yönünde davaların açıldığını görüyoruz. Burada asıl neden gerçekten insanlarda hayvan sevgisi olmaması mıdır ?  

 

Bu tip davalarda genelde karşımıza çıkan somut durum hayvanın varlığından çok aslında komşuları ile bir şekilde apartman  yaşayışı içinde bir nedenden dolayı huzursuzluk olması.. Yani , asıl neden hayvanın varlığından çok , taraflar arasında örneğin ortak giderlere katılmama , dini nedenler , müziğin sesini sonuna kadar açma ya da nedensiz şekilde komşuya herhangi bir nedenden çekememezliğe girdiğinde  insanlar hemen mahkemeye koşarak bu kişi evinde kedi var, köpek besliyor diye dava açmaları. Aslında bu işte hayvanların hiçbir suçu yok. O sadece “ yumuşak karın” . Bir çok kişinin derdi hayvanların azalması , bizim derdimiz insanların (!) çoğalması …


Noterden çekilen ihtarname ile , apartmanda imza toplanarak ya da belediye zabıtası vasıtası ile tahliyesi hukuken mümkün mü ?

Kimsenin sahip olduğu hayvan ihtarname ile ya da site veya apartman  olağan toplantsında alınan karar ile ya da belediye zabıtasının kararı ile ya da imza toplanarak hayvanların TAHLİYE EDİLMESİ mümkün değildir. Tahliye edilecek hayvan için muhakkak mahkemeden karar almaları  gerekmektedir. Hele zabıta sizin evinize ancak hijyen koşullarına uygun durum olup olmadığı için denetime gelebilme sınırına kadar yetkisi vardır. Aksi takdirde mahkeme kararı olmadan evinize girerlerse konut dokunulmazlığı suçunu bile işlemiş kabul edilebilir.  Onun görevi hijyen koşullarına aykırı bir durum varsa idari para cezası kesebilene kadardır, fakat tahliyeye karar veremez. Uygulamada hayvan sahipleri kendilerini “mazlum ve çekingen “ olarak gördüklerinden ve hep suç işleyen potansiyel kişilermiş gibi bakıldıklarından  , bu tipten uyarılarla korkutulmaktadır.  16-Peki o zaman neden mahkemelerden tahliye yönünde kararlar çıkıyor ? Evde hayvan beslemek hukuken yasak mıdır ?
      
Türk Medeni Yasasının  737. maddesi; taşınmaz maliki ya da kullananı, komşusuna zarar verecek her türlü davranışlardan kaçınmakla yükümlü tutulmuş ve komşular arasındaki bir takım çıkarları dengede tutabilmek için, her komşunun bazı davranışlardan kaçınma ve bazılarına katlanma ödevleri ile yükümlü tutulmuşlardır. Aynı maddenin 2. fıkrası ile de, özellikle taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel örf ve adete göre, komşular arasında hoş görülebilecek dereceyi aşan .gürültü veya sarsıntı yaparak rahatsızlık vermek yasaklanmıştır.  Şunu kabul etmek gerekir ki bazı evlerde hayvanseverler bu tolerans limitini zorlayarak 15-20 tane hatta daha fazla hayvan beslemekte kuralları zorlamaktadır. Bu durumda açıkçası sizin müziği sonuna kadar açıp dinlenemenizden hiçbir farkı oluşmamaktadır. Yani diğer komşular katlanma yükümü  belirli bir sınıra  kadardır.  Hayvan sahibi olarak bu sınırı aşmamanız beklenir.  Öte yandan apartman ya da site yönetim planında kimi durumlarda hayvan beslenemez gibi ibareler bulunmaktadır. Mahkemeler doğrudan bu maddeye bakarak da karar vermektedir. Oysa orada belirtilen yasak maddesi ev ve süs hayvanı olmayan yabani ya da çiftlik hayvanları içindir. Düşününki evinde tavuk besleyenler inek besleyenler hatta yabani hayvan besleyenler vardır. Bu maddeyi evinde kuş kedi akvaryum balığı besleyenlere kadar teşmil etmek isteyen ve bu nedenle komşusunu sırf bu “ yumuşak karnı “ nedeniyle tahliyeye zorlamak isteyenler inanır mısınız o kadar çoktur ki. Dini inanışı nedeniyle hayvana karşı oldğunu söyleyemez ama örneğin bu yasak maddesini kullanır.  Mahkemeler de maalesef buradaki hayvan beslenemez yasağını çok geniş ve sert olarak yorumlamaktadır. Sesi soluğu çıkmayan bir felçli kedinin  , hiçbir komşuya rahatsızlık vermeyen köpeğin sadece bu yasak var diye bir tavuk , koyun , piton yılanı gibi değerlendirilmesi mümkün müdür ?  Yargıtay 18 Hukuk dairesinin 1991 yılında vermiş olduğu bir kararında aynen şöyle demektedir “  Köpek, evcil bir hayvan olup günümüzde bir çok ailenin beslediği hayvanlardandır. O nedenle köpeğin bizatihi varlığının rahatsız edici bir unsur olarak kabulü mümkün değildir.  “  Düşünün istanbulda yaklaşık 1.5 milyon ev hayvanı olduğu tahmin edilmektedir. Dünya da bir çok ev hayvanı ile beraber yaşamaktadır.  21.yy Türkiye’sinin hayvanlara bakış açısı artık 30-40 yıl öncesinin bakış açısı olamaz.  Yasakların bu kadar kesin olarak yorumlanmaması gerekir. Bu yasak dediğim gibi sınırları zorlayanlar ile çiftlik ve yabani hayvanlar için olduğu şeklinde yorumlanmalıdır. 

 

 Konuyla ilgili emsal kararlar var mı ? nasıl ulaşabilirim.

Tüm çabamız bunun için zaten. Elde ettiğimiz kararları bir zihniyet devrimine yol açması için herkesle paylaşıyoruz. Özellikle bu kararlar ile ilgili olarak www.yasamhakkinasaygi.com adresine bakabilirler. 18-Bahsettiğiniz  apartman yönetim planına nasıl ulaşabilinir ? Ve neden bu kadar önemlidir ? Apartman yönetim planı bağlı olduğunuz tapu sicil müdürlüğündedir. Apartman genel kurul kararında alınan karardan çok tapuda bulunan apartman yönetim planı öncelikli bakılması gereken yerdir. İlgilisi olan herkes tapudan gidip bunun bir örneğini alabilir. Aslında bu uygulama çok eskilerden geliyor. 1950li 60lı yıllarda Türkiye köy yaşamından kent yaşamındaki apartman hayatına geçmeye başlayınca demekki insanlar apartmanlarına beslenmemesi gerekli tavuk , keçi , inek gibi çiftlik hayvanlarını evlerine getiriyorlar ki yasak bunu önlemek için koyuluyor. Hatta o dönemde kedi köpek bile çiftlik hayvanı olarak değerlendiriliyor. Yasak da apartmanlara o tarihlerde tapuya şerh edilen bu apartman yönetim planına koyuluyor sonradan orada unutulup kalıyor. Bir anda bakıyorsunuz bu 40-50 yıl önceki düzenleme 21. yyda “ vay efendim sen evde kedi ya da köpek hatta muhabbet kuşu besliyorsun yasağa uymuyorsun diye “  hayvan sahibinin karşısına çıkıyor. Halbuki bu şikayeti yapanın durumunu kurcalasanız apartmandan yönetim planına aykırı o kadar çok şey varken , hatta kimi zaman kendisi bile buna aykırı hareket etmişken , hayvanların nasıl olsa sesi çıkmıyor diye bu madde üzerine mahkemede yaslanmak istiyor.  19. Apartman yönetim planında yasak olmaması, istenilen kadar hayvan beslenmesine izin verir mi ?Yasak maddesinden çok somut duruma bakmak gerekir. Yasak yok diye evin içinde inek ya da keçi beslenmesine hiçbir mahkeme izin vermez. Bunu mahkemece atanacak bilirkişi tesbit edecektir. Dediğim gibi Çiftlik hayvanları ile ev ve süs hayanlarını ayırmak gerekir. Zaten hayvanları koruma kanunu da örneğin bu ayırımı netleştirmek için EV VE SÜS HAYVANLARI tanımını getirmiştir. 20. Apartman yönetim sözleşmesindeki “yasak” değiştirilemez mi ?İlk genel kurul toplantınızda gündeme almak kaydı ile , kat maliklerinin 4/5 çoğunluğu ile istediğiniz değişikliği yapabilir hatta böyle bir yasak maddesi varsa ileride kimseye problem olmaması açısından hemen kaldırabilirsiniz. Ama tekrar vurgulayalım ki , sadece yönetim planı ile hayvan beslemenin yasaklanması, hayvanın apartmandan atılmasına neden olamaz. Eğer hayvan komşuları rahatsız etmiyor, çevreyi de kirletmiyor ise , yönetim planında yasak hüküm var diye , dışarı atılamamasını artık mahkemelerin ve yargıtayın modern hukuk anlayışı gereği uygulaması gerekir. ” 21. Bilirkişi kim olabiliyor ? bilirkişi nasıl bir incelemede bulunuyor ?Bilirkişiyi genelde mahkeme kendiliğinden atıyor ve bu kişi de genelde veteriner hekim oluyor. Hazırlanan rapordan önce bilirkişi bizzat o apartmana , siteye gidip sorun oluştrudğu iddia edilen hayvanı inceliyor. Aşı karnesine bakıyor , havlamasının ses desibel kriterlerini aşıp aşmadığını kontrol ediyor , düzenli olarak kontrollerinin yapılıp yapılmadığını , hayvan sayısının katlanabilir boytularda olup olmadığını inceleyip rapor hazırlayıp mahkemeye kendi görüşleri ile beraber sunuyor.

Pet shopladan alınan cins köpekler sokaktan alınarak beslenen hibçri ırkı olmayan sokak hayvanına göre bilirkişinin raporunda daha mı avantajlıdır ?

Asla böyle bir şey söz konusu değildir. Mahkeme karar verirken havyanın ne akdar marka olduğuna , ne kadar ırk ve şecereli olduğuna bakmaz. Bakmamalıdır. İcabında sahiplendirilmiş bir sokak hayvanı belki cins denilen o hayvanlardan daha sakin , daha uyumlu olabilir. Önemli olan diğer komşulara rahatsızlık verme sınırını aşmaması. Görüldüğü üzere hayvanları aslında şımartıp , onlarla diğer insanların yaşama kurallarını zorlayan ya da kendi havyanını başkasının hayvanı üzerine saldırtan ve markalı bir hayatı seçen bilinçsiz hayvanseÇerin suçunun cezasını yine tahliyesi istenen hayvan çekmektedir. Hayvanı nasıl eğitirseniz o da ona göre şartlanır. Size itaat etmek ister.

Hayvanları Koruma Kanunu bu konuda bir düzenleme getirmiyor mu ?

5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ve ilgili yönetmeliği “Ev ve süs hayvanları ile kontrollü hayvanlardan, doğal yaşama ortamlarına tekrar uyum sağlayamayacak durumda olanlar terk edilemez; beslenemeyeceği ve iklimine uyum sağlayamayacağı ortama bırakılamaz.” demektedir. Yani dağaya karşı bağışıklık özelliğini yitirmiş bir hayvanı siz terkederseniz yasaya göre zaten suçlusunuz. Öte yandan bırakın yasayı, barınak denilen yerler şu anda Türkiye’de nazi kampından beter devletin resmi ölüm yuvaları haline gelmiştir. Buraların halini gördükten sonra hangi vicdanla bu havyanları sokaklara bırakırsınız bunu anlamak zordur. Zaten terkedilen bir çok hayvan kendini yemek ve sudan keserek sahiplerinden uzaklaştığı için o ortamlarda intihar bile etmektedir. Bunların haberlerini zaman zaman medyadan görüyorsunuz.   Öte yandan 2006 yılında henüz yeni çıkan “Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliği” gereği Yönetici ya da apartman sakini, hayvan çevreye rahatsızlık vermese bile, hayvanları sevmedikleri için dava açabiliyor ve davayı kazanıyorlardı. Ancak artık yönetmeliğin ilgili maddesi, şikayetçilere iddialarını ispatlama zorunluluğu getiriyor. Yeni yönetmeliğe göre şikayet konusu olan ev hayvanının ses desibeli ölçülecek. Eğer gürültü sınırı aşılmamışsa kedi ve köpekler sahipleriyle yaşamaya devam edecek. Şikayet haklı ve sınır aşılıyorsa ancak o zaman yargı yolu açılacak.
      
 Kaldı ki 5199 sayılı hayvanları koruma kanunu , yönetmelik , Türkiye’nin bizzat taraf olduğu uluslararası sözleşmeler hatta  doktrin hayvanlarımızın yanında. Ancak bunu mahkemede iyi anlatabilmek lazım. Çünkü mahkemeler de açıkçası konuya tam hakim değil. Yasağı görür görmez verilen tahliye MK md 4’teki hakseverlik ilkesi ile bağdaşmıyor.  24-Mahkeme tahliye yönüne gittiği zaman tüm çabalar sona mı eriyor ? Mahkemeler bu yönde karar verince uygulamada maalesef şöyle bir durum oluşmuş : Hayvanın tahliyesini isteyene karşı Türkiye’de apartman dairelerin büyük bir kısmı kaçak inşaat vasfında olduğu için ya da orijinal projeye aykırı inşaat yapıldığı için hayvan sahibi kendisine dava açana karşı projeye aykırılık davası , eski hale getirilme davası açıyor.  Yani koza karşı koz kullanmış ve kendi hayvanın tahliyesini isteyene karşı bu davayı kullanıyor. Büyük olasılıkla bu kişinin evinde de kolonların ya da kirişlerin kesimi , ortak alanlara müdahele veya balkonun mutfağın içeriye katılması gibi proje dışı işlemler yapıldığı bahane ediliyor.  Hayvanın tahliye edilmesi için dava açmış olan kişi de bu sefer ilk açmış olduğu davadan feragat ediyor. Çünkü sevgili evi için o kadar yapmış olduğu masraftan bir hayvan için vazgeçmek istemiyor. Mahkeme de genelde tapudaki projeye uygun hale gelmesi için karar oluşturacağından ve kimse dekorasyon yapmış olduğu evin bir kedi –köpek için yıkılmasını istemeyeceği için ilk açılmış olan davada geri adım atılıyor. Bunu bir çözüm olarak sunmak istemiyorum ama baştan apartman yönetim planında yasağın bu kadar sert yorumlanmasının getirmiş olduğu haksızlık işi buraya kadar getiriyor.  25. O zaman çözüm nedir ?Bu hayvanlar barınakta kötü koşullar ve bağışıklık sistemlerini yitrimeleri nedeniyle yaşayamıyor , evden ise tahliyeye zorlanıyor , sokaklarda ise belediyeler amansız zehirleme ve katliamlar gerçekleştiriyor. O zaman bu hayvanların kanatlanıp uçmasını beklememiz lazım galiba değil mi ? İşte asıl sorun burada. Herkesin havyan sahibi olmadan önce çok iyi düşünmesi illa hayvan sahibi olmak istiyorsa barınaklardan evlat edinir gibi bu kimsesiz hayvanları sahiplenmesi lazım. Zaten barınaklar artık bildiğimiz anlamıyla klasik sokak köpeklerindne çok petshoplardan alınıp , hevesleri geçtikten sonra sokaklara atılmış cins şecereli hayvanlarla dolu…buna rağmen hala herkesin bir marka düşkünü gibi  o yılın moda hayvanlarına gidip dünya para vermeleri de anlaşılır şey değil. Pet shoplardan çok gidip barınaklardan evlat edinilmeyi bekleyen o kadar gariban , kimsesiz hayvan var ki..formalite yok , kefil yok…para pul yok ! Öte yandan yargıtayın da mahkemelerin de artık 21. yy modern hukuk sisteminde görüş değiştirerek bu kadar kolay “ev hayvanlarının tahliyesine” karar vermemesi gerekir.Nitekim mahkemelerden bu yönde kararlar çıkmaya da başladı. Çünkü aslolan hayvan sevgisidir. Bir kişi sokaktan örneğin bir havyan sahiplenmişse aslında onu kent yaşamımıza kazandırdığı için belediyenin de vatandaşların da teşekkür etmesi gerekir. Dünyada milyonlarca ev hayvanı besleyen insan da yanılıyor olamaz.

 

Dikkat etmemiz gereken son nokta  ?

Burada en tehlikeli durum  tahliye isteyen kişilerin bir an önce hayvana fiili  işkence yaparak ortandan kaldırmaları. Öncelikle ona dikkat edin. ( zehirleme , kaçırma , öldürme, tüfekle vurma , sakatlama  vs vs vs ) bu daha tehlikeli. Bizim için can olan bir çok şey onlar için tarladaki taş gibi olabiliyor. İtlaf kararlarına imza atan bir çok belediye başkanı veteriner olması , olayı insanlar dururken hayvanlara bütçe ayıramam zihniyetinde olması işin en vahim boyutu. Tahliyeyi isteyen ve yıllarca histerik gibi bu davaların peşinden koşan bir çok kişi için “hayvan” demek etinden sütünden faydalınılan “ inek- koyun- keçi  ile  görüldüğü yerde imha edilmesi gereken sokak hayvanları ya da televizyonlarda şaklabanlık yaptırılan pembe hayvan haberleri olarak algılanıyor…Dünyaları bu kadar sınırlı olan kişilere karşı yapılan mücadeledir bu aslında. Son olarak bizim anladığımız anlamdaki hayvanseverin gözünde sokak kedisi ile iran kedisi arasında hiçbir fark yoktur. Halbuki örneğin Istanbul’un , Ankara’nın , Çorum’un üstü lale altı zehirdir. Sadece kendi hayvanını seven , ona obsesif bir şekilde takıntılı olan , kendi hayvanının marifetleri ile övünüp diğer hayvanların üzerine saldırtan işte bu 21.yy markalaşmasından fazlasıyla etkilenmiş psikolojik tedaviye  kesin ihtiyacı olan hayvan seçerdir. Onların işlemiş olduğu bu suçun cezasını öncelikle yine hiçbir şeyden haberi olmayan “ canlarımız” çekmektedir. 
      

Ev Hayvanlarının tahliyesi konusunda İstanbul Barosu yayınlaında çıkan  Av. Şenpolat’ın makalesi için lütfen tıklayınız