https://www.haytap.org/tr/bu-bayram-da-can-verin
Bu Bayram da Can Verin - Cumhuriyet
Haytap Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Kemal Şenpolat, Kurban Bayramı’ndan önce “Bu bayram can almayın, can verin” diyor. Henüz Kurban Bayramı’nda bağış yapmaya alışkın değiliz, ancak bir hayvanı öldürmek için harcanacak parayla bir çocuğun hayatını kurtarabilir, birkaç çocuğun bilgisayarı olmasını sağlayabilirsiniz. Tabii kurban kesmek bir statü simgesi gibi algılandığından, bu anlayışın yerleşmesi için zamana ve en çok da duyarlılığa ihtiyaç var.
Yine de Şenpolat’a göre bir geçiş dönemindeyiz. O süreç sonunda hayvanların öldürülmesine hiç ortak olunmamasından yana, ancak ille de et yenecekse en azından acısız kesime yönelinmesini istiyor. “Bir hayvan kafası kesildikten sonra en az iki üç dakika daha can çekişiyor” diyor, “İsviçre’de, Avusturya’da acısız kesime geçildi, bizde de olsun diye bekliyoruz. Diyanet de destek verdi nihayet buna. Bunlardan sonra kurban kesmek yerine güvenilen bir kuruma bağış yapma konusunda duyarlılık yaratmaya çalışacağız, bu uzun bir zaman alacak. Çocuklar ölüyor, ete değil, ilaca ihtiyacı var onların. O parayla çok şey değiştirebilir, Doğu’ya kalem, kâğıt gönderebilirsiniz”.
Daha önce bayramda, LÖSEV’le ortak bir kampanya yapmış Haytap, ilaç ve ameliyata muhtaç çocuklar için para toplamış. Kim, bir çocuğa yardım etmenin, bir hayvanı inanç uğruna da olsa öldürmekten daha “sevap” olduğunu söylemez ki? Yine de sokaklarda yaşanan vahşet devam ediyor. Sokaktaki kesimleri engellemek için İstanbul’da cezai yaptırımlar var, ancak ya Türkiye’nin geri kalanında? Üstelik bu yaptırımlar İstanbul’da bile hayvanların işkenceyle, çocukların gözü önünde kesilmesini engelleyemiyor. Tabii sorun sadece Kurban Bayramı değil, Şenpolat’ın gösterdiği rakamlar hayvan zulmüne dair büyük tabloyu çok iyi gösteriyor: “Sadece İstanbul’da her gün 15 ile 20 bin arası inek kesiliyor.” Buna Kurban Bayramı ve kaçak kesimleri de ekleyin.
Bir ineğin hamilelik süresi insanla aynı. Bir batında sadece tek buzağı doğurabiliyor bir inek. “Bu kadar insanın et yemesi için bir ineğin çektiği cefa çok fazla” diyor Şenpolat, “Bir de yavrusunu elinden alıp, gözünün önünde kesiyorlar, insanlar süslü püslü etleri yerken bu vahşeti görmediği için kolaylarına geliyor. Aslında yapılanlar ne vicdanla, ne merhametle bağdaşıyor.”
Haytap’ın hayvanlara zulme karşı cezai yaptırımların ağırlaştırılması için, şu an Meclis’te bekleyen bir yasa önerisi var. Yasa sadece hayvanlara kötü muamelenin kabahatler kanunundan çıkmasından ibaret değil. Şenpolat’ın deyimiyle, “Uçan kuştan hayvanat bahçesindeki zürafaya kadar” hayvan haklarının pek çok faktörünü kapsayan bir yasa bu. “Yurtdışında hayvanlara kötü muamele hapisle cezalandırılıyor. Çünkü bugün kediye işkence yapan yarın toplumun başka bir zayıf halkasına bunu yapabilecek bir potansiyel taşıyordur” diyor Şenpolat. Haklı da. Para cezasıyla kurtulan kötü niyetli insanlara bir şekilde paran varsa istediğini yap, demiş oluyor bu yasa. Hayvan haklarını korumanın yolu, toplumsal duyarlılığı geliştirmekten geçiyor kuşkusuz. Haytap da bunun için uğraşıyor. Şenpolat, “1000 lerce yıllık bir gelenek hayvan öldürmek, önce bunu kırmak lazım. Pek çok çözüm varken, hâlâ belediyeler köpek zehirliyor” diyor.
14 Kasım 2010 Pazar