https://www.haytap.org/tr/biz-koyluler
Biz köylüler...
BİZ köylü toplumuz. (Ben kendimden bilirim.)
Aslında seksen yıldır köylülükten kentliliğe atlamak istiyoruz; ama atlayamıyoruz.
Kentlere gelip apartmanlara yerleşmek, kerpiç evlerde yan yana oturmak yerine, beton dairelerde üst üste oturmak bizi köylülükten elbette kurtarmıyor.
*
Tekrarlamalıyım; ve doğa bize köylülüğümüzü hatırlattığı için onu sevmiyoruz.
Birçok kentte oturanlar gibi Bolu’nun bilmem ne caddesinde oturanlar da, caddelerindeki ağaçlara konan kuşların sesinden rahatsız oldular.
Siz hiç kuş sesinden rahatsız olan insan gördünüz mü?
‘Bu kuşlar ağaca konup ötüyorlar, huzurumuz kaçıyor’ diyerek belediyeye başvurdular.
Ve belediye gelip ağaçların tüm dallarını kesti.
Ki kuşlar konmasın.
O akşam kuşlar tarlalarda karınlarını doyurup geldiler. Cadde ve meydandaki ağaçların etrafında dönüp durdular, sonra bilinmeyen bir istikamete çekip gittiler.
*
Ağacın dalı ile kuşu ayırmak zevksizliğin, görgüsüzlüğün, ilkelliğin ta kendisi olmalı.
İnsan, kuş sesinden nasıl rahatsız olabilir?
O ağaçların fotoğraflarına baktım, birer kalın kazık gibi, dalsız ve asla artık ağaca benzemeyen, gökyüzüne doğru giderek incelen birer kütük...
Bir yabancı sorsa belediye başkanına:
‘Bu ne?..’
‘Ağaç...’
‘Hani dalları?..’
‘Kuşlar kondu, biz de.....’
*
Bence doğa bize köylülüğümüzü hatırlatıyor.
Kuşların ağaçlara konup ötmeleri, o çevrede oturanlara da köylülüklerini hatırlatmıştır, eminim.
Belediye başkanı ise onların yakınmalarını hemen anlamıştır. Çünkü o da köylü olduğunu unutmak istiyordur, unutamıyordur.
Ve bizler doğayı sevmiyoruz.
Yeryüzünde kuşlar konmasın diye ağaçların dallarını kesen tek toplumuz.
Belki ‘kentli’ olmak için bunu yapıyoruz; ama bu bizim ‘köylü’ olarak kalmamızı sağlıyor.
BİZ köylü toplumuz.
(Ben kendimden bilirim.)
Aslında seksen yıldır köylülükten kentliliğe atlamak istiyoruz; ama atlayamıyoruz.
Kentlere gelip apartmanlara yerleşmek, kerpiç evlerde yan yana oturmak yerine, beton dairelerde üst üste oturmak bizi köylülükten elbette kurtarmıyor.
*
Tekrarlamalıyım; ve doğa bize köylülüğümüzü hatırlattığı için onu sevmiyoruz.
Birçok kentte oturanlar gibi Bolu’nun bilmem ne caddesinde oturanlar da, caddelerindeki ağaçlara konan kuşların sesinden rahatsız oldular.
Siz hiç kuş sesinden rahatsız olan insan gördünüz mü?
‘Bu kuşlar ağaca konup ötüyorlar, huzurumuz kaçıyor’ diyerek belediyeye başvurdular.
Ve belediye gelip ağaçların tüm dallarını kesti.
Ki kuşlar konmasın.
O akşam kuşlar tarlalarda karınlarını doyurup geldiler. Cadde ve meydandaki ağaçların etrafında dönüp durdular, sonra bilinmeyen bir istikamete çekip gittiler.
*
Ağacın dalı ile kuşu ayırmak zevksizliğin, görgüsüzlüğün, ilkelliğin ta kendisi olmalı.
İnsan, kuş sesinden nasıl rahatsız olabilir?
O ağaçların fotoğraflarına baktım, birer kalın kazık gibi, dalsız ve asla artık ağaca benzemeyen, gökyüzüne doğru giderek incelen birer kütük...
Bir yabancı sorsa belediye başkanına:
‘Bu ne?..’
‘Ağaç...’
‘Hani dalları?..’
‘Kuşlar kondu, biz de.....’
*
Bence doğa bize köylülüğümüzü hatırlatıyor.
Kuşların ağaçlara konup ötmeleri, o çevrede oturanlara da köylülüklerini hatırlatmıştır, eminim.
Belediye başkanı ise onların yakınmalarını hemen anlamıştır. Çünkü o da köylü olduğunu unutmak istiyordur, unutamıyordur.
Ve bizler doğayı sevmiyoruz.
Yeryüzünde kuşlar konmasın diye ağaçların dallarını kesen tek toplumuz.
Belki ‘kentli’ olmak için bunu yapıyoruz; ama bu bizim ‘köylü’ olarak kalmamızı sağlıyor.
BİZ köylü toplumuz.
(Ben kendimden bilirim.)
Aslında seksen yıldır köylülükten kentliliğe atlamak istiyoruz; ama atlayamıyoruz.
Kentlere gelip apartmanlara yerleşmek, kerpiç evlerde yan yana oturmak yerine, beton dairelerde üst üste oturmak bizi köylülükten elbette kurtarmıyor.
*
Tekrarlamalıyım; ve doğa bize köylülüğümüzü hatırlattığı için onu sevmiyoruz.
Birçok kentte oturanlar gibi Bolu’nun bilmem ne caddesinde oturanlar da, caddelerindeki ağaçlara konan kuşların sesinden rahatsız oldular.
Siz hiç kuş sesinden rahatsız olan insan gördünüz mü?
‘Bu kuşlar ağaca konup ötüyorlar, huzurumuz kaçıyor’ diyerek belediyeye başvurdular.
Ve belediye gelip ağaçların tüm dallarını kesti.
Ki kuşlar konmasın.
O akşam kuşlar tarlalarda karınlarını doyurup geldiler. Cadde ve meydandaki ağaçların etrafında dönüp durdular, sonra bilinmeyen bir istikamete çekip gittiler.
*
Ağacın dalı ile kuşu ayırmak zevksizliğin, görgüsüzlüğün, ilkelliğin ta kendisi olmalı.
İnsan, kuş sesinden nasıl rahatsız olabilir?
O ağaçların fotoğraflarına baktım, birer kalın kazık gibi, dalsız ve asla artık ağaca benzemeyen, gökyüzüne doğru giderek incelen birer kütük...
Bir yabancı sorsa belediye başkanına:
‘Bu ne?..’
‘Ağaç...’
‘Hani dalları?..’
‘Kuşlar kondu, biz de.....’
*
Bence doğa bize köylülüğümüzü hatırlatıyor.
Kuşların ağaçlara konup ötmeleri, o çevrede oturanlara da köylülüklerini hatırlatmıştır, eminim.
Belediye başkanı ise onların yakınmalarını hemen anlamıştır. Çünkü o da köylü olduğunu unutmak istiyordur, unutamıyordur.
Ve bizler doğayı sevmiyoruz.
Yeryüzünde kuşlar konmasın diye ağaçların dallarını kesen tek toplumuz.
Belki ‘kentli’ olmak için bunu yapıyoruz; ama bu bizim ‘köylü’ olarak kalmamızı sağlıyor.
BİZ köylü toplumuz.
(Ben kendimden bilirim.)
Aslında seksen yıldır köylülükten kentliliğe atlamak istiyoruz; ama atlayamıyoruz.
Kentlere gelip apartmanlara yerleşmek, kerpiç evlerde yan yana oturmak yerine, beton dairelerde üst üste oturmak bizi köylülükten elbette kurtarmıyor.
*
Tekrarlamalıyım; ve doğa bize köylülüğümüzü hatırlattığı için onu sevmiyoruz.
Birçok kentte oturanlar gibi Bolu’nun bilmem ne caddesinde oturanlar da, caddelerindeki ağaçlara konan kuşların sesinden rahatsız oldular.
Siz hiç kuş sesinden rahatsız olan insan gördünüz mü?
‘Bu kuşlar ağaca konup ötüyorlar, huzurumuz kaçıyor’ diyerek belediyeye başvurdular.
Ve belediye gelip ağaçların tüm dallarını kesti.
Ki kuşlar konmasın.
O akşam kuşlar tarlalarda karınlarını doyurup geldiler. Cadde ve meydandaki ağaçların etrafında dönüp durdular, sonra bilinmeyen bir istikamete çekip gittiler.
*
Ağacın dalı ile kuşu ayırmak zevksizliğin, görgüsüzlüğün, ilkelliğin ta kendisi olmalı.
İnsan, kuş sesinden nasıl rahatsız olabilir?
O ağaçların fotoğraflarına baktım, birer kalın kazık gibi, dalsız ve asla artık ağaca benzemeyen, gökyüzüne doğru giderek incelen birer kütük...
Bir yabancı sorsa belediye başkanına:
‘Bu ne?..’
‘Ağaç...’
‘Hani dalları?..’
‘Kuşlar kondu, biz de.....’
*
Bence doğa bize köylülüğümüzü hatırlatıyor.
Kuşların ağaçlara konup ötmeleri, o çevrede oturanlara da köylülüklerini hatırlatmıştır, eminim.
Belediye başkanı ise onların yakınmalarını hemen anlamıştır. Çünkü o da köylü olduğunu unutmak istiyordur, unutamıyordur.
Ve bizler doğayı sevmiyoruz.
Yeryüzünde kuşlar konmasın diye ağaçların dallarını kesen tek toplumuz.
Belki ‘kentli’ olmak için bunu yapıyoruz; ama bu bizim ‘köylü’ olarak kalmamızı sağlıyor.
BİZ köylü toplumuz.
(Ben kendimden bilirim.)
Aslında seksen yıldır köylülükten kentliliğe atlamak istiyoruz; ama atlayamıyoruz.
Kentlere gelip apartmanlara yerleşmek, kerpiç evlerde yan yana oturmak yerine, beton dairelerde üst üste oturmak bizi köylülükten elbette kurtarmıyor.
*
Tekrarlamalıyım; ve doğa bize köylülüğümüzü hatırlattığı için onu sevmiyoruz.
Birçok kentte oturanlar gibi Bolu’nun bilmem ne caddesinde oturanlar da, caddelerindeki ağaçlara konan kuşların sesinden rahatsız oldular.
Siz hiç kuş sesinden rahatsız olan insan gördünüz mü?
‘Bu kuşlar ağaca konup ötüyorlar, huzurumuz kaçıyor’ diyerek belediyeye başvurdular.
Ve belediye gelip ağaçların tüm dallarını kesti.
Ki kuşlar konmasın.
O akşam kuşlar tarlalarda karınlarını doyurup geldiler. Cadde ve meydandaki ağaçların etrafında dönüp durdular, sonra bilinmeyen bir istikamete çekip gittiler.
*
Ağacın dalı ile kuşu ayırmak zevksizliğin, görgüsüzlüğün, ilkelliğin ta kendisi olmalı.
İnsan, kuş sesinden nasıl rahatsız olabilir?
O ağaçların fotoğraflarına baktım, birer kalın kazık gibi, dalsız ve asla artık ağaca benzemeyen, gökyüzüne doğru giderek incelen birer kütük...
Bir yabancı sorsa belediye başkanına:
‘Bu ne?..’
‘Ağaç...’
‘Hani dalları?..’
‘Kuşlar kondu, biz de.....’
*
Bence doğa bize köylülüğümüzü hatırlatıyor.
Kuşların ağaçlara konup ötmeleri, o çevrede oturanlara da köylülüklerini hatırlatmıştır, eminim.
Belediye başkanı ise onların yakınmalarını hemen anlamıştır. Çünkü o da köylü olduğunu unutmak istiyordur, unutamıyordur.
Ve bizler doğayı sevmiyoruz.
Yeryüzünde kuşlar konmasın diye ağaçların dallarını kesen tek toplumuz.
Belki ‘kentli’ olmak için bunu yapıyoruz; ama bu bizim ‘köylü’ olarak kalmamızı sağlıyor.
BİZ köylü toplumuz.
(Ben kendimden bilirim.)
Aslında seksen yıldır köylülükten kentliliğe atlamak istiyoruz; ama atlayamıyoruz.
Kentlere gelip apartmanlara yerleşmek, kerpiç evlerde yan yana oturmak yerine, beton dairelerde üst üste oturmak bizi köylülükten elbette kurtarmıyor.
*
Tekrarlamalıyım; ve doğa bize köylülüğümüzü hatırlattığı için onu sevmiyoruz.
Birçok kentte oturanlar gibi Bolu’nun bilmem ne caddesinde oturanlar da, caddelerindeki ağaçlara konan kuşların sesinden rahatsız oldular.
Siz hiç kuş sesinden rahatsız olan insan gördünüz mü?
‘Bu kuşlar ağaca konup ötüyorlar, huzurumuz kaçıyor’ diyerek belediyeye başvurdular.
Ve belediye gelip ağaçların tüm dallarını kesti.
Ki kuşlar konmasın.
O akşam kuşlar tarlalarda karınlarını doyurup geldiler. Cadde ve meydandaki ağaçların etrafında dönüp durdular, sonra bilinmeyen bir istikamete çekip gittiler.
*
Ağacın dalı ile kuşu ayırmak zevksizliğin, görgüsüzlüğün, ilkelliğin ta kendisi olmalı.
İnsan, kuş sesinden nasıl rahatsız olabilir?
O ağaçların fotoğraflarına baktım, birer kalın kazık gibi, dalsız ve asla artık ağaca benzemeyen, gökyüzüne doğru giderek incelen birer kütük...
Bir yabancı sorsa belediye başkanına:
‘Bu ne?..’
‘Ağaç...’
‘Hani dalları?..’
‘Kuşlar kondu, biz de.....’
*
Bence doğa bize köylülüğümüzü hatırlatıyor.
Kuşların ağaçlara konup ötmeleri, o çevrede oturanlara da köylülüklerini hatırlatmıştır, eminim.
Belediye başkanı ise onların yakınmalarını hemen anlamıştır. Çünkü o da köylü olduğunu unutmak istiyordur, unutamıyordur.
Ve bizler doğayı sevmiyoruz.
Yeryüzünde kuşlar konmasın diye ağaçların dallarını kesen tek toplumuz.
Belki ‘kentli’ olmak için bunu yapıyoruz; ama bu bizim ‘köylü’ olarak kalmamızı sağlıyor.