https://www.haytap.org/tr/bir-kuu-cin-ruhat-mengi
Bir Kuğu İçin - Ruhat Mengi
“Algıda seçicilik” bu olmalı.. Nereye gidersem gideyim benim gözlerim “aç, susuz, zor durumdaki hayvanlar”ı görüyor. Mesela İstanbul’da ya da Bodrum’da gece karanlığında arabayla giderken bile yolların kenarında yürüyerek yemek ve su bulmak için aranan hayvanları fark ediyor ve evden, masalardan topladığım artık yiyecekleri vermek için hemen durmak istiyorum. Bodrum’da köpek ve kediler çok cılız, bakımsız ve ürkekler, kedilerin kafaları küçülmüş, boyunları incecik olmuş, vücutları sosis gibi.. Açlık ve susuzluktan tüm vücutları kurumuş adeta..
Bir evin önünde duvarın üstüne konmuş bir kavanozdan su içmeye çalışan veya damla su akmayan bir çeşmeyi yalayan kediler, kemikleri çıkmış zavallı köpeklere tekme atıp sopayla kovalayan çocuklar gördüm. Yanlarındaki büyükleri öylece bakıyor ve hiçbir uyarıda bulunmuyorlardı, böyle büyüklerin “küçükleri” de farklı olmuyor maalesef..
İnsafsızca ormanlara atıyorlar!
Bodrum’da (ve tabii Türkiye’nin her köşesinde) sorun sadece gündüzleri sokaklarda aç-susuz bitkin halde dolaşan veya yerlere serilmiş, kimsenin yardım etmediği kedi ve köpekler değil..Köyler arasında gece yolculuğu yaparken ormanlardan yola inerek yiyecek arayan, kurt veya tilki gibi vahşileşmiş kedileri, köpekleri görüyorsunuz. Sitelerde yaşayan “pek steril sosyetik” insanlar onları görüp şikayet etmesin diye hepsini toplayıp ormanlara atıyorlar.. Yaratılış olarak “evcil” olan ve insanların bulunduğu yerlerde yaşayan zavallı hayvanlar acımasızca, insafsızca ıssız yerlere atılıyor ve sitelerin çoğu bunu yapıyor. İnsanlara yapılan kötülüklerin bile cezasız kaldığı, suçlunun serbest, suçsuzun “mahkum” olduğu ülkede “duygusu olan” insanlar için nasıl bir çaresizlik düşünün..
Bunları ve “Türkiye’de sokak hayvanlarına ilgisizliği, karşılaştıkları şiddeti” konuşurken yakın bir arkadaşımın İngiltere’de yaşayan oğlu şunları anlattı.
Tutuklama yetkisi olan dernek!
Geçen Mayıs ayında Leicester’da büyük bir milli parkta avcı ruhsatı da olan bir İngiliz bir kuğuyu vurmuş.. Bütün o koca parktaki kuğuların hepsi koruma altında olduğu ve üzerinde Kraliyet sembolü ile özel numaralar bulunduğu için avcıya tam “7 yıl hapis cezası” verilmiş.
Anlatmaya devam etti, daha önce de iki çingene “köpek kavgası” yaptırdıkları ve hayvanlara zarar verdikleri için ceza almışlar. Haber verilir verilmez “Royal Socİety Against Cruelty to Animals (hayvanlara karşı şiddeti önleme kraliyet örgütü)” isimli dernek gelmiş, arkadan da polis.. Ama bu derneğin tutuklama yetkisi olduğu için polisi bile beklemeden adamları alıp götürmüşler. Toplumda imkanı olan herkes bu örgüte bağış yaparak destek veriyormuş, arkadaşımın oğlu da..
Özel şirketlerin katkısı..
Bizde ise her cinsten zavallı hayvanlar acımasız insanlardan her türlü şiddeti görüyor ve ceza almadan kurtulacaklarını biliyorlar. Devlet kurumları, belediyelerin çoğu da görevleri olan “bölgelerindeki sokak hayvanlarını koruma ve kısırlaştırma”yı yapmıyor, sonunda kurtulmak için “günahını bile düşünmeden” zavallıları toplayıp yok ediyor. Bu vahşet değil mi, medeni insanlar el ele vererek bunu engellemeli, HAYTAP gibi dernekleri desteklemeli hatta daha da fazla organize olmaya çalışmalı değil mi? Susadığını, acıktığını, hastalandığını söyleyemeyen, yardım isteyemeyen hayvancıkları biz görmezden gelir, onlara uygulanan şiddete karşı çıkmazsak kim el uzatacak onlara?
İşte benim en büyük hayalim (kadın ve çocuklara karşı şiddeti minimuma indirebilme nin yanında) Türkiye’de sokak hayvanlarını koruyacak, minicik kuzuların-buzağıların-hamile hayvanların kesilmesini , binek hayvanlarının çatlayana kadar dinlendirilmeden çalıştırılmasını önleyecek, İngiltere’de olduğu gibi “şiddet uygulayana, arabasıyla çarpana anında ceza verecek” derneklerin ortaya çıkması..
Veya HAYTAP’ın bu şekilde geliştirilip belediyelere ve insanlara karşı “tam yetkili” hale getirilmesi.. Hayatım boyunca bu fırsatı yakalamak, TV programlarıyla kampanya başlatmak, özel şirketlerin ve zengin iş adamlarının da “sokak hayvanları için barınaklar, parklar açmasını” ve şiddet uygulayanların cezalandırılmasını sağlamak için uğraşacağım.
Bir yudum su..
Şimdilik.. Lütfen kapılarınızın önüne boş yoğurt kapları içinde su koyun.. Artmış, dolapta kalmış ekmek ve (sulu olmayan) yemeklerinizi torbalara toplayarak yol köşelerinde, çöplüklerin yanında hijyene de dikkat ederek gazete üzerine bırakın (Kuşlar yiyecek sandığı ve gagaları yapışarak öldükleri için sokağa sakız atmayın ). Etrafa biraz göz gezdirseniz “bir damla su, bir lokma yiyecek bulmak için” kilometrelerce yürüyen hayvanları göreceksiniz, kapatmayın gözlerinizi!
“Ay burası kirlenecek, kovalayın şu hayvanları” diyen kalpsizlerden olmayın, şartlar buysa herkes uyacak, onların da bizim gibi yaşam hakları var!
(Not: Ümraniye Hayvan Bakımevi’yle ilgili çok şikayet geliyor, en kısa zamanda bu konuya tekrar değineceğim.)
http://haber.gazetevatan.com/bir-kugu-icin/562968/4/yazarlar
Ruhat Mengi