https://www.haytap.org/tr/5199un-deesi-in-7-ana-neden
5199’un Değişmesi İçin 7 Ana Neden
Konu : 5199 sayılı hayvanları Koruma Kanunun güncel ihtiyaçlara yanıt vermemesi nedeniyle değiştirilmesi teklifi, yasanın eksiklikleri ve çözüm önerilerini içeren gerekçeli yasa taslağının üç sivil toplum örgütü tarafından sunulması, yasa değişikliği yapılması için bakanlığınızla işbirliği yapılması...
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NE SUNULMAK ÜZERE ,
2004 yılında yürürlüğe sokulan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, uygulamada bulunduğu bu 4 yıl içinde göstermiştir ki, bu yasa toplumda hayvanlara karşı uygulanan şiddet olayları nedeniyle kamu vicdanını rahatlatacak, caydırıcı olabilecek cezalar vermekten uzaktır ve mevcut yasa, maalesef hayvan sever olsun olmasın herkesten bu haliyle tepkiler almaktır.
Yasanın hali hazırda dahi bir çok eksiği vardır ve hazırlanırken bu konuda bilimsel çalışmalar yapan sivil toplum örgütlerinden özellikle sokak hayvanları ve hayvanlara uygulanan kötü muamele ile ilgili çözüm önerileri alınmadığı gibi yeterince araştırma da yapılmadığı kanısı hakimdir.
Mehaz yasalarda dahi, hayvanlara işkence, kötü muamele, kabahatler kanunu kapsamında değil ceza kanunu kapsamında alınmakta iken , Türkiye, hala eskiden kalma alışkanlıkla hayvanlara kötü muameleyi, kabahatler kanunu kapsamında değerlendirmekte, ortaya çıkan boşluğu da sadece “idari” para cezalarını arttırarak telafi etmeye çalışmaktadır.
Kanunun bugüne kadarki uygulamasında ortaya çıkardığı birçok eksiğinin yanı sıra, en temeldeki eksik ve yanlışlarını, 7 ana başlık altında toplayarak dikkatinizi çekmek ve konuya daha duyarlı ve gerçekçi yaklaşmanızı istedik :
1- Öncelikle 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, KABAHATLER KANUNU olmaktan ÇIKARILMALI, CEZA KANUNU kapsamında ele alınmalıdır.
5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, Kabahatler Yasası kapsamındadır ve idari para cezasından başka bir yaptırımı yoktur. Oysa ki, hayvanlara karşı yapılan haksız eylemler, KABAHAT olarak görülmemeli, suç olarak kabul edilip ona uygun şekilde cezalandırılmalı, haksız ve hukuka aykırı bu fiil, kişinin sabıka kaydına işlenmelidir. Bunun için de hayvanlara yapılan her türlü kötü muamele il çevre müdürlüklerinin keseceği ceza makbuzlarına değil bilakis mahkemelerin yargı alanına girmesi gerekir. Bu uygulama tüm dünyada böyledir.
Tüm dünyada bilimsel otoritelerce kabul edilen görüş, hayvana yapılan işkence ve kötü muamelenin bir gün çocuklara da kadınlara da, engellilere de, hatta kendinden tüm aciz canlılara da yapacağı konusunda, büyük bir karinedir. Hayvanlara yapılan kötü muamele, devletin üzerinden irad kazanacağı bir idari para cezası şeklinde caydırıcı olmaktan uzak olup tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bu ihtilaflarda, mahkemeler ve savcılıklar yetkili olmalıdır.
Sokakta nara atan kimseye ya da dilencilik yapan birisine, kapalı alanda sigara içene verilen ceza ya da ses kirliliği yapan birisine verilen idari para cezası ile hayvana yapılan kötü muamele, 21.yy modern hukuk sisteminde aynı kategoride değerlendirilemez ve değerlendirilmemelidir.
2- EV VE SÜS HAYVANLARININ, YURTDIŞINDAN ÇIKIŞI VE YURDA GİRİŞİ KESİNLİKLE EN AZINDAN 10 YIL BOYUNCA YASAKLANMALI veya SINIRLANDIRILMALIDIR.
Özellikle eski doğu bloku ülkelerinden kaçak ev ve süs hayvanı girişi ve kontrolsüz üretim çiftlikleri, internet üzerinden hayvanların eşleştirme yollarının açık olması ve herhangi bir denetime tabi olmaması, son yıllarda korkunç şekilde artmıştır. Her ne kadar Tarım Bakanlığı, bizlere vermiş olduğu resmi yazısında, Türkiye’ye ithal evcil hayvan girmediğini belirtmiş ise de; Türkiye’de günlük pet shoptan alınan hayvan sayısı yaklaşık 500 adet olmaktadır. Satın alınan bu hayvanların, %60-70’i sokağa atılmaktadır. Daha sonra bu hayvanların üremesi ile caddeler, barınaklar birkaç yıl içinde, iki üç bin hayvana kucak açmak zorunda kalmaktadır. Sokak hayvanlarının sayısını, bu şekilde kaçak yolla ülkeye girişleri devam ettikçe, bu merkez ve petshoplarda denetimler artırılmadıkça ve cezalar kabahatler kanunu kapsamında bırakılarak ceza kanunu kapsamına sokulmadıkça, ayrıca yerel yönetimler de ciddi kısırlaştırma politikası takip etmediği sürece, tek çözüm olarak, zehirleyerek ya da kuduz şüphesi bahanesi itlaf ederek azaltmak, uzun vadede mümkün değildir. Zaten bu çeşit çözümler bugüne kadar kullanılmış olup bu konuda hiç bir başarı sağlanamamıştır.
5199 sayılı yasa, hayvan ticaretini sıkı bir şekilde kontrol altına almalı ve ciddi yaptırımlar getirmelidir. Kontrol altına alınmayan ve insan sağlığını da tehdit eder boyuta ulaşan ithalat ve ihracat hareketlerinin, tıpkı gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bir an önce durdurulması, Birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi petshoplarda hayvan satışının kesinlikle yasaklanması, kaçak yoldan ülkeye hayvan sokan petshoplara ciddi cezalar verilmesi, hatta ruhsat iptaline kadar varacak cezalar getirilmesi gerekir.
Aksi takdirde, sokak hayvanı sorunu, asla uygar yollardan çözülemeyeceği gibi hiç bir alternatif şekille de çözülemeyecektir.
Yurtdışından ithali ve yurda girişi yasaklanmalı ve kaçak girişlere karşı da tüm sınır kapılarında etkin önlem alınarak, kaçak hayvanı yurda sokmaya çalışanlara kaçakçılık mevzuatı hükümleri uygulanmalı ve örgütlü çete faaliyeti kapsamına alınmalı
3- TOPLU HAYVAN İTLAFLARININ ENGELLENMESİ İÇİN 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtasının İLGİLİ MADDELERİ KALDIRILMALIDIR.
3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu, hayvan itlafını, kanuni hale getirmektedir ve kanunun ruhu ile çelişmektedir. Bir yandan Hayvanları “Koruma” Kanunu düzenlemiş, diğer taraftan çok büyük bir istisna getirilerek, şüphe (!) halinde dahi bir bölgedeki her türlü, tüm sağlam ve hastalıksız hayvanların topluca itlafının yolunu açmıştır.
5199 sayılı Kanunun hazırlanma sebebi; “hayvanları korumak” olmaktan çıkmış, 3285 sayılı Kanun ile üstü kapalı şüphe uğruna acımasız bir kıyıma dönüşmüştür. Devlet otoritesi kendi görevinin gereğini (aşılama, kısırlaştırma, kayıt altına alma vs) yerine getirmekte ikircikli davranmakta, ama bir şüphe durumu uydurarak tüm hayvanları bu yasaya sığınarak itlaf etmektedir. Bu nedenle 3285 sayılı Kanunun 18, 34 ve 36. maddeleri yeniden düzenlenmeli, ancak gerçekten kuduz ya da benzeri hastalığa tutulmuş ve kurtulması mümkün olmayan hayvanlar, 3 kişiden oluşan Veteriner Hekim Heyet Raporu ile sabit olduktan sonra itlaf edilmelidir. Ya da 3285 sayılı yasa yerine yeni bir yasa çıkartılması planlanıyorsa, bu kökten yapı içinde bu maddeler modern çağdaş dünya düzenine göre ve hayvanların da hakkı korunacak şekilde yeniden kaleme alınmalıdır.
Kanunun hali hazır 6 maddesinde ne yapılması gerektiği düzenlenmiştir. Bu maddeye bağlı çıkarılacak Yönetmelikler ile de, çıkabilecek boşluk dolduracaktır. Ayrıca Yönetmelikle, itlafın ne olursa olsun yasak olduğu açıkça belirtilmeli, bunu yapanın kamu otoritesi olması halinde dahi cezai müeyyideleri olduğu, sokak hayvanı dahi olsa bunların idareye zimmetli ve kayıtlı olduğu, yani idare tarafından sahiplenil miş olduğu esası, kabul edilmelidir.
4- YASA, SAHİPLİ HAYVAN - SAHİPSİZ HAYVAN AYRIMI YAPMAMALIDIR.
Mevcut Hayvanları Koruma Yasasında; sahipli ve sahipsiz hayvan ayrımı yapılmıştır. Bu husus, yasanın en büyük zaafı hatta ayıbıdır. Yasa, hayvanlara “mal” olarak bakmaktadır.
Sahipli hayvan, kötü muameleye, işkenceye tabi olursa, “mala zarar gelmesi nedeniyle” Türk ceza kanunu kapsamında md151/2 madde kapsamına yargılanmakta, o da zaten adli para cezasına çevrilmektedir. Kaldıki bu madde dahi, hayvanın mal olarak sahibinin zarar görmüş olmasından dolayı kaynaklanmakta, hayvanın can olmasından, işkenceye tabi olmasından dolayı kaynaklanmamaktadır.
Kaynak Alman Medeni Kanunu md 90/son fıkrasına dahi; HAYVANLAR EŞYA DEĞİLDİR diye fıkra eklenmiştir.
Hayvan, sahipsiz ise maalesef TCK kapsamında bile yargılanamamaktadır. Yani sahipsiz hayvanın, “eşya kadar bile” değeri yoktur.
Hayvana karşı haksız fiil işleyenlerin durumu, mahkemede yargılanmadıkları için, bu yasa ceza kanunu kapsamında değerlendirilmediği için sabıka kaydına dahi işlenmemektedir.
Olası potansiyel suçluların psikolojik tedaviye alınması asıl olmalı, suçun insana yönelme ihtimali de ortadan kaldırılabilmelidir. Maalesef mevcut yasa, 21. yy Türkiye’sine de bu yönüyle hitap etmemekte, kamu vicdanını rahatlatıcı sonuçlar alamamakta, topluma da zarar verecek bu kişilerin aramızda rahat bir şekilde aynı “kabahatleri” işleyerek yaşamalarına devam etmelerine yasa çerçevesinde yardımı etmektedir.
5- YAPTIRIMLAR, EKONOMİK CEZAYA BAĞLANMIŞTIR.
Türk hukuk sisteminde ceza yasaları; suçlar ve kabahatler olarak ikiye ayrılmıştır.
Kabahatlerin yaptırımları, hafif ya da çok düşüktür, para cezalarına bağlanmıştır. Caydırıcılıktan uzaktır. Hayvanları yakan, tecavüz eden, işkenceye uğratan, zehirleyen kişiye para cezası vermek, kamu vicdanına aykırı düşer.
Toplumsal infial yaratan bir olayda, failin “idari” para cezası ile kurtulması “paran kadar hayvana işkence et “ mantığına bizi götürür. Hayvanları Koruma Kanunu, Hayvanlara mal ya da eşya olarak bakmaktan vazgeçmeli, canlarına ve varlıklarına yapılan ihlallere karşı göz yummamalıdır. Yönetmelikte özellikle para cezalarının, en azından makul seviyede tutulması ve yapılacak yasa değişikliğinde, hürriyeti bağlayıcı cezaların da müeyyideler içinde yerini alması gerekmektedir.
6-BARINAKLAR, BAKIMEVİ OLARAK FAALİYET GÖSTERMELİ VE ACİLEN ISLAH EDİLMELİDİR.
Bugün barınaklar, hayvanların üst üste istif edildiği, kanunda ve Yönetmelikte belirtildiği şekilde geçici bakımevi kapsamında olmayıp sağlam hayvanların dahi yaşamları boyu hapsedildikleri, belediyenin bütçesinde yer almasına rağmen gerekli ödeneklerin yapılmadığı, gönüllülerin içeriye alınmadığı, hayvanların aç ve susuz bırakıldıkları, hatta birbirlerini parçalamalarına göz yumulan , sağlam hayvanların dahi içine koyulduğu ÖLÜM KAMPLARINA dönüşmüştür.
Çözüm olarak Anadolu’nun merhametine karşı Batı’nın “uyutma“ adı altındaki kapitalist sistemin yaratmış olduğu zehir pazarlayıcılarına, distribütörlerine, para kazandırmak isteyen sistem dayatılmak istenmektedir. Merhamet ve şefkatten uzak, batının bu dayatmalarına karşı bakanlığımızın da bizim yanımızda olmasını beklemek en doğal hakkımızdır.
Buraların ıslahı için maddi kaynak ile birlikte gönüllüler ile işbirliği yolu açılmalı ve buralar barınaktan, bakımevi rehabilitasyon merkezlerine çevrilmelidir. Gönüllü çalışmak isteyen dernekler, vakıflar, kişiler, rahatça buralara girmeli, denetim yapabilmeli, idari personel ve yasadaki il hayvan kurulu ile işbirliği içinde çalışmalarına izin verilmeli, bakımevindeki bu hayvanların her biri belediye üzerine kayıt edilmeli, gerektiğinde belediye veteriner işleri müdürlüklerinden sorgulanabilmelidir. Aksi takdirde, önceleri sokaklarda devam eden toplu kıyımlar, bu sefer resmi ortamlarda yani barınaklarda süre gelmeye devam edecektir.
7- HAYVAN HAKLARI VE REFAHI İLE İLGİLİ TEK YETKİLİ BAKANLIK, ÇEVRE BAKANLIĞI OLMALIDIR.
Hayvanları koruma kanunu, kapsadığı alan itibarıyla Çevre Bakanlığının yanı sıra Tarım Bakanlığını da ilgilendirmektedir. Tarım Bakanlığının, bugüne kadarki mevcut uygulama ve yaklaşımı, genelde insan merkezli olmuş, Bakanlık, hayvan refahını veya korumasını sağlamaktan uzak bir politika izlemiştir. Bu da, hayvanlar üzerinde yetki sahibi iki ayrı bakanlığın uygulama alanlarında çatışmalar yaşamasına ve yetki kargaşasının ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Bu nedenlerle, bu yasanın uygulamasında, tek yetkili makam Çevre Bakanlığı ve eğer yasa kabahatler kanunu kapsamından da çıkarsa Adalet Bakanlığı olmalıdır. Tarım Bakanlığına yetki verilecek ise, yetkileri çok sınırlı sayıda tutulmalı ve yetki sınırları, Çevre Bakanlığına müdahale etmeyecek şekilde belirlenmeli, bürokratik engeller arasında iki bakanlığın özellikle taşra birimleri arasında yetki kargaşası ortadan kaldırılmalıdır.
Yukarıda da belirttiğimiz üzere; yasanın temel sorunları, 7 ana başlık altında toplanmıştır. Bunların yanı sıra, yasanın her bir maddesi tek tek ele alınmış, yapılması gereken değişiklikler ve gerekçeleri üç önemli sivil toplum örgütü tarafından uzun bir sürede hazırlanmıştır.
İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu, İstanbul Veteriner Hekimler Odası ve Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) tarafından hazırlanan ekli teklifimiz için Bakanlığınızda, bu yasanın değişmesi için her türlü iş birliğine hazır olduğumuzu tekrar eder, birlikte imza atacağımız işlerin heyecanını şimdiden yaşadığımızı ifade ederiz. 22/01/2008
Saygılarımızla,
HAYTAP
HUKUK DANIŞMANI
Av.AHMET KEMAL ŞENPOLAT
ISTANBUL BAROSU HAYVAN HAKLARI KOMİSYONU
GENEL SEKRETERİ
Av. DENİZ TAVŞANCIL
İstanbul Veteriner Hekimler Odası
Yönetim Kurulu Üyesi
Vet. Hekim İSMET ÇOLAKEL
EKLERİ:
1- Gerekçeli yasa değişikliği taslağı
2- Gerekçelerden arındırıldıktan sonraki taslak
3- 5199 sayılı mevcut Hayvanları Koruma Kanunu
DAĞITIM:
1- Tarım Bakanlığı
2- Adalet bakanlığı
3- Gümrük Müsteşarlığı
4- Başbakanlık
5- Cumhurbaşkanlığı
6- Milletvekilleri
7- Üniversitelerin Ceza Hukuku Kürsüleri
8- Türkiye Barolar Birliği
9- Sağlık Bakanlığı
10- Medya Kuruluşları
YASANIN DEĞİŞMESİ İÇİN NTV ’DE KATILDIĞIMIZ PROGRAMI İZLEMEK İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN