DON KİŞOT’UN KÖŞESİ

(*) Hayvan Hakları Hareketinde Kurumsallaşmak Ve Haytap

Bu yazıyı devamlı sorulan bir soru nedeniyle tekrar kaleme almak istedim.
Uzun süredir farkında iseniz Türkiye çapında ulusal bir örgütlenme meydan getirmek için de mücadele ediyoruz. Yerel bazda yapmış olduğumuz çalışmalar maalesef yeterli olmuyor. Hala adımız hayvansever aşamasından bir üst aşamaya çıkamadı.

Zaman zaman kendimiz söylüyor kendimiz inliyoruz diye düşünüyorum.Eminim bir çok kişi de aynı kanaatte..Şöyle zafer naraları atacağımız başarılar yerine genelde her hafta kötü haberler alıyoruz ve yaptığımız başvurular idari makamlar tarafından komik ya da diplomatik gerekçelerle baştan savılıyor.Oysa her zaman söylediğimiz gibi bir an önce yapmamız gereken ciddi bir örgütlenme ve kurumsallaşma.Asla “herkes bir çatı altında buluşsun”  gibi bir saçma idealimiz de yok. Hepimiz birbirimizi tanıyoruz.Ama güçlü ve örgütlü ulusal bir ses altında olabilirsek hayvanlara yapılan vahşetlerin önüne yine geçemeyeceğiz fakat belki bunun hızını kesebileceğiz , sonuç alacağız.
Gerçekçi olalım. Çoğu vatandaşın bizim yahoo gruplarından , HAYTAP’ tan ya da diğer bir çok irili ufaklı isimden , ormana atılan köpeklerden , kuduzun asıl sorumlularından , evinden tahliyeye zorlanan hayvanlardan , barınak vahşetlerinden , deney hayvanlarından , yasadan , yaptığımız eylemlerden haberi yok. Hala hepimizin adı oraya buraya bağıran bir iş yapmayan hayvansever dernekler .
Yıllardan beri değiştirmekte zorlandığımız makus talihimizi yenmemizin tek kolay yolu doğru insanlarla doğru bir davayı ortalama vatandaşa ve devlet mekanizmasına anlatabilmek. Onun farkında iseniz paneller yapıyoruz , fuarlara katılıyoruz , işin içine farklı camialara mensup akademisyenleri çekiyoruz , broşürler dağıtıp kamuyou yaratmaya çalışıyoruz , medyaya farklı bir bakış ve düşünce ile çıkmaya çalışıyoruz , farklı sivil toplum kurumlarında komisyonlar kulüpler oluşturup işbirliği yapmaya çalışıyoruz.İnanın yanlış bir şeyi savunmuyoruz ancak savunduğumuz şeyi bilgisiz ilgilere hala anlatamıyoruz. Pazarlamamız  ( marketing ) maalesef yetersiz ve cılız. Heleki Türkiye gibi gündemin her an değiştiği bir ortamda..Malımızı ( idealimizi ) anlatamıyoruz.Dolayısıyla bunları aşmanın  tek yolunun örgütlenmekten ve doğru insanlarla çoğalmaktan geçtiğine inanıyorum.Tabii ki eskiden düzenlerini kurmuş , bu güçlü örgütlenmeyi istemeyen , düzenlerinin de devam etmesini , (en birinci en doğru kendilerinin kalmasını ) bir çok kişi ve dernek de var..Bunları da biliyoruz...ama bazen gerçek amacımızın dernekçilik mi  yoksa hayvanlara hizmet mi olduğunu onlar da unutuluyor.Bu kişiler tekerlerine hem çomak sokulsun istemiyorlar fakat kendi aralarında bir kıyamet koptuğu zaman da muhakkak cc kısmına bizleri de ekliyorlar . Yani NE bizle olmak istiyorlar NE de bizsiz yapabiliyorlar.Hep başarı öyküsü yakalayan üreten insanlar arasında bir deprem yaratmak hayali ile yaşıyorlar.
Örneğin HAYTAP yahoo grubunun sadece bir sanal iletişim grubu olarak kalmasını isteyenler dahi var…yani “ben Haytap’ın bu örgütlenmesini , orada çalışanları sevmiyorum ama ne yapayım ki en fazla insan da buradan mailleri okuyor , bir şekilde bu Haytap da bu şekliyle sanal olarak doğdu sanal olarak ölsün “ diyen bir çok hayvansever (!) de var..
Olabilir . anlayışla karşılarım.Ama kimi siyasi partilerdeki anlayış gibi küçük olsun benim olsun anlayışı doğru mudur ?

Hafta sonları popüler gazetelerin ilgili sayfalarına çıkmak da kendimizi tatminden başka maalesef fayda sağlamayacağı açıkken. Bir spor sayfası ya da falcı ya da köşe yazarı okuyucusu nasıl ki sadece kendi sayfasına odaklanır biz de sadece oraya odaklanıyoruz…sanıyoruz ki herkes orayı okuyor…

Biz bize çalıp söylüyoruz…gerçekçi olalım.


Arkamızda ciddi medya desteği yok..para yok…yurtdışı bağlantıları yok…

Ama ulusal çapta örgütlenme olabilir..bunun adı da samimi olarak söylüyorum o kadar önemli değil.

Gidip bir dernek kursam ben de ..mutlaka bu camiada üç beş kişi vardır benim de arkamdan gelecek..alın size yeni bir rekabet ortamı .

Çözüm mü bu ?

Değil.

Piyasada yüzlerce dernek var zaten. Yüzbirincisinin ne faydası olabilir ki ? ya da doksandokuz kalsa ne olur ?

Halbuki , ulusal çapta bu yerel çalışmaları güçlü bir ses altında toplarsak uzun vadede kazanırız. Kısa vadede zaten fazla bir şey yapamıyoruz. Herkes maddiyata takılıp kalıyor. Parasız da hiçbir şey olmuyor. Bağış yapanlar dahi aynı kişiler aynı gruplar . Kabuğumuzu kırıp kendimizi anlatamıyoruz. Bize gönül veren çok kişi var belki ama kime güveneceğini , hangi isme inanacağını bilemiyor.

Madem öyle gerçekçi olalım.

Peki neden Haytap ?

Çünkü zaten bir çok il ve ilçede  sanal da olsa takip ediliyor.  Belediyelerdeki veterinerler , başkanlar , ilgisiz yetkililer bile burayı izliyor. Aktivist olarak izleyen kişi sayısı en fazla burada..

O zaman mevcut kalabalık etkin ve aktivist bir oluşum var ..yenisini kurmak niye ?

Yazık değil mi enerjiye ?

Hatta stkların bir araya zaten toplanabileceği federasyon yerine  yeni kurulacak bir dernekle yaratılacak rekabet ortamına ? Şunu da önemle belirteyim ki herkes de birbirini sevmek zorunda değil. Doğaldırki herkes en güvendiği sevdiği kişilerle çalışır. Normali de budur. Fakat ortak hedefler için bir araya gelmiş bir avuç insanız…arkadan kumpas çevirip ama hala da sanal oluşumun nimetlerinden faydalanmak ya da

“ biz bu kadar gazatecıyı tanıyoruz , elimizde bu kadar önemli kişinin email adresi var “

ya da

“ benim tecrübem kimsede yok gelin benden ders alın “

veya

“ siz şortla gezerken ben hayvanlara bakıyordum”

yahut

“ ben birim siz hepiniz sıfırsınız , benim web sitem sizinkini döver ”


gibi narsist duygularla ortaya çıkmak inanın herkesin arkanızdan gülmesine neden oluyor. Hele ki bu yazışmalar idari makamlara kadar gidince ne kadar ciddiye alındığımızı siz düşünün….bundan sonra yazdığımız talep ettiğimiz hiçbir ciddi şey dikkate alınmıyor. Zaten huzrularında durduğunuz zaman size çok iyi davranıp sırtınızı sıvazlayıp arkanızdan işi bitiriveriyorlar.
Eğer bu dağınıklık ile gidersek emin olun 2020 yılına kadar İstanbul’da sokaklarda ve hatta barınaklarda sokak hayvanı kalmayacak , kalanlar turistik olacak ….ülkeye at kesim mezbahaları yerleşecek , kaçak hayvan ticareti , üretim çiftlikleri çoğalacak , tazı yarışları adı altında kumar oynatan şirketler çıkacak , hayvan uyutmak , bu ilaçları derneklerle işbirliği içinde hayvanlara enjekte etmek çok olağan hale gelecek , gazetelerde ancak pembe haberler göreceğiz , kürk endüstrisi Anadolu’nun ücra köşelerine kadar yerleşecek.. bunlar hayal değil…bunlar gerçek…bunlar perde arkasında konuşulanlar ve yapılacaklar…çünkü bunları yapmak isteyenlerin paraları da var , bağlantıları da var , ko-medya destekleri de var..
Bunlar karşısında fren görevi görebilecek bir direnç unsuru olması gerekiyor. Bu da ancak tek ve kurumsallaşmış bir isim ile olur. Başındaki kişileri sevmezsiniz , anlarım. Tek bir kelimelerinden fi tarihinde  alınmışsınızdır anlarım. İçinizde gizli narsizim vardır anlarım. Takdir görmüyorsunuzdur , unutulmuşsunuz hissine kapılırsınız bunu da anlarım.
Ancak sonuçta biz bir davaya inanmışız kişileriz. Ağlayarak şikayet ederek bir yere varamayacağını herkes görüyor . bir gece gelip barınağınızdaki tüm hayvanları zehirleseler ne yapabilirsiniz ? Hangi hukuka , hangi medyaya , hangi örgütlü toplumsal eyleme , hangi email adreslerine güveniyorsunuz ?Birkaç hafta bağırıp çağırır ondan sonra da otururuz…hiçbir şey yapamayız…hala ipler devletin o takım elbiseli idari makamının elinde…Devletin karşısına tek bir yürek ciddi bir isim olarak çıkmak gerekiyor. Ben buna inanıyorum…öbür türlüsü dünyanın hiçbir tarafında başarılı olamamıştır ; zaten devlet de karşısında örgütlenmemiş , birbiriyle kavga eden cılız bir güç ister.Kaldıki devlet de dediğiniz nedir ki ? Orada bu yetkiyi bir şekilde almış ama genelde korkak , cesaretsiz çoğu zaman politik imza makamı.Bizim kadar olaya duyarlı da olamaz..maaşını alıp akşam servisine yetişmek isteyen , devletin vermiş olduğu yetkinin zırhının arkasına saklanıp esip böğüren bir yapıdır.Bu yapıya karşı durmak da ancak yerel ve ulusal dayanışmanın birlikte hareketi ile olacağına inanıyorum…Geri kalan tüm bireysel ve yerel çaplı hareketler belki o bölgeyi kurtaracak ama Bingöl’deki ayıya , Malazgirtteki kurda , Kıraçtaki kuduz hayvanlara , Mamak , Antalya ve Bandırma  dramlarından sonuç almaya  , yasanın değişmesine , petshopların kapatılmasına ,  hayvan dövüşlerinin engellenmesi gibi makro hizmetlere yetmeyecektir.

Sonuçta bu hareketi bir sivil toplum hareketine ve ulusal çapta çalışan bir dinamoya çeviremediğiniz zaman ve yapmış olduğunuz çalışmalarda tek başına ya da kapalı olarak çalışmaya devam ettiğinizde hayvanlara değil ancak kendi egolarınıza faydanız olmuş olur. Paylaşmayı bilmiyorsanız , ahlak kavramı gelişmemişse , isterseniz yüzlerce film yapın , küçük gruplara paneller düzenleyin , bu ancak birbirinize propagandanız olur. Tekerleği her defasında yeniden keşfeder bir türlü yazının bulunması aşamasına geçemezsiniz. Bir sonraki yıllara üzerine bir şeyler konulabilecek bir miras bırakamazsınız. 1/7/2008


 

 

Konu hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler ayrıca 111 Soruda Hayvan Hakları adlı kitaba da bakabilirler

Institutionalizing in Animal Rights Movement and HAYTAP

I wanted to rewrite this text because of a question always being asked.

If you are aware, we’ve long been struggling to form a national organization throughout Turkey. Unfortunately, local activities are not sufficient. Our name could still not go beyond the level of animal-lover.

From time to time, I think that we tell and listen on our own.

I bet most people agree with this.

Instead of having achievements, we usually get bad news every week and the applications we make are evaded by authorities with diplomatic or absurd reasons.

Yet, as we always emphasize, the thing we should do immediately is a serious organization and institutionalization.

We don’t have a meaningless ideal such as “let everybody unite under one roof”. We all know each other.

However, if we manage to be under a strong and organized national voice, though we may still not be able to prevent the cruelty toward animals, we will slow them down and reach a result.

Let’s be realistic. Most citizens are unaware of our yahoo groups, HAYTAP or other miscellaneous names, the dogs dumped into the forests, the real convicts of scabies, the animals kicked out of the houses, shelter savages, experimental animals, laws, or the activities we do.  We are still known as animal-lover associations that shout a lot but do nothing.

The only easy way to defeat our bad fortune that we’ve been struggling to change for years is to be able to explain a right case with right people to average citizens and the state mechanism. If you notice, we are organizing panels, attending fairs, involving academicians from various disciplines in the matter, trying to create public opinion by delivering brochures and booklets, appear on media with a different point of view, and cooperate by establishing commissions and clubs within different NGOs.

Be sure that we are not defending the wrong, but we are unable to express it to the ignorant authorities. Our marketing is unfortunately insufficient and weak. Especially in an atmosphere like Turkey where the agenda is changing all the time…We are unable to explain our product (ideal). Thus, I believe that increasing in number and being organized is the only way to get over these problems.

Of course, there are many people and associations who settled down in early days and do not want this strong organization - so that their orders can continue and they can remain the first and the truest…we know that…but sometimes our actual goal is forgotten: is it simply running an association or helping animals?

These people do not want anybody to put a spanner in their works, but whenever the hell raises between them they certainly include our e-mail addresses in the cc parts…even the group addresses…which means they want to be neither with nor without us.

For instance, even there are people who want HAYTAP to remain as a cyber communication group…in other words “I don’t like this organization of HAYTAP and the volunteers working there, but what can I do? A vast number of people follow the group’s e-mails. Let it die in its cyber form as it was born cyber, too.

So be it, I’d understand.

But is the mentality of “let it be small as long as it is mine” right - just like the mentality of political parties?

Appearing on the relevant pages of popular newspapers on the weekends doesn’t serve anything except satisfying ourselves. Similar to the readers of a sports page or an astrology section or the columnists who focus merely on the pages that they are interested in, we only focus there…we suppose everybody reads that, too…

We play and sing on our own…let’s be reasonable.

Is this a solution?

No.

There are hundreds of associations in the market already. What good can one more do or what happens if one of them goes out of the market?

However, if we bring these local actions together under a strong national voice, we’ll win in the long term. We can’t do much in the short term, anyway. Everyone lingers on materiality. Nothing happens without money, either. Even the ones who donate are the same people and groups. We can’t come out of our shell and express ourselves. Maybe there are many people who set heart on us, but they don’t know whom to trust or which name to believe.

Well then, why HAYTAP? - Because many people – vets in the municipalities, presidents, and authorities from diverse fields – have already been watching this platform. The number of people watching as activists is the most here, as well…

If there is an active, crowded and activist organization already, why establish a new one?

Isn’t it a total waste of energy?

That means creating a new competition environment with a new association - when we, all NGOs, should be gathering under a federation instead.

No serious media support behind us…no money…no international connections…

But there can be a national organization…its name is, honestly speaking, not that much important.

If I establish my own association, too…definitely there will be 3-5 people who will follow me in this community…here you go: a new competition environment.

Let me also emphasize that no one has to love each other. It’s only natural that everyone wants to work with the people they love and trust the most.

Yet, we are a handful of people who get together for common purposes…playing tricks behind people’s back but still benefiting from the cyber organization or coming up with narcissistic emotions such as

“we know this many journalists, we have this many important people’s e-mail addresses”

or

“nobody has my experience, come and learn from me”

or

“I was looking after animals when you were just born”

or

“I am ‘one’, you all are ‘zero’, my website is superior to yours”

…makes everybody laugh.

Think about how serious we are taken until these correspondences reach authorities…After that, nothing we demand or write is taken notice of. When you are with them, they behave well to you and pat on your back, but at the end do whatever they want behind your back.

If you could come this part of the article with patience, I don’t doubt the affection of the reader toward animals.

If we go on with this mess, you be sure that no animals will remain on Istanbul streets and even in the shelters till 2015; and the remaining will only be touristy… horse slaughterhouses will settle in the country, illegal animal trading and animal ranches will mount up, companies that cater gambling under the name of hound racing will pop up, narcotizing animals in cooperation with associations will be normalized, we will only see dreams on the newspapers, fur industry will put down its roots throughout the Anatolia…These are not imagery…these are facts…these are what they talk about and plan to do behind the scenes…because they have money, connections, and co-media support as well.

There has to be a resistance element against them that can work as a brake. This is only possible with a single and institutionalized name. Should you not love the people in charge, I’d understand. Did you resent their words one spoon a time, I’d understand. Had you narcissism inside, I’d understand. Maybe you are not appreciated or feel that you been forgotten, I’d understand that, too.

Nevertheless, in the end, we are people who believe in one common mission. Everybody sees that we can go nowhere by crying and complaining. What can you do if they come and poison all the animals in your shelter one night? Which law, which media, which organized social activity, which e-mail addresses do you trust?

We may shout for a few weeks…that’s all. We can’t do anything. Those state authorities in suits are still leading by the nose.

We need to confront the state as a single heart, a strong name. I believe in this…The other way around hasn’t been successful in any part of the world, and in any case, the state always prefers disorganized and weak forces that fight with each other.

Besides, what is the so-called “state”? Authorities who are appointed for specific tasks and have the right to sign documents…

About this matter, they can’t be as sensitive as us. It’s just a structure that consists of people who wants nothing but receiving salary at the end of the month and catching the ring at the end of the day, thundering and roaring behind the armors provided by the state authorization.

I believe that standing against this structure is only possible with the cooperation of local and national forces. The remaining individual and local actions may save that particular region, but will be insufficient for ending the dramas in Mamak, Antalya and Bandırma, changing the law, closing down the pet shops, and preventing animal fights, or other macro level services such as the bear in Bingöl, the wolf in Malazgirt, rabid animals in Kıraç.

In the end, unless you can turn this action into a non-governmental action, a dynamo that works nation-wide and go on working alone and private, you’ll only be beneficial for your egos not animals. If you don’t know how to share; if the concept of morality hasn’t developed – say you’ve made hundreds of movies or organized countless panels to small groups – this only serves propagating one another.

You’ll discover the wheel again and again; can never get to the invention of writing level. You can’t leave anything for the coming years upon which new ones can be put.

1/7/2008

 

Konu hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler ayrıca 111 Soruda Hayvan Hakları adlı kitaba da bakabilirler

  • (*) Hayvan Hakları Hareketinde Kurumsallaşmak Ve Haytap